Forum Zero
ForumZero

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Hyperion

Sayfa: 1 2
18
Atatürk ve Diğer Türk Önderlerimiz / Cengiz Han
« : 05 Şubat 2011, 21:29:27 »
1155 •  1227




BÜYÜK, cihangir, devlet adamı ve kanun tatbik-çisi; kurduğu kaidelere «yasa» adını veren hü­kümdardır. Asıl adı Timuçin'dir. Moğol Oymak Beylerinden Bahadır (Yesukay Batır adı ile de anılır) Bey'in oğludur. Ömrünü savaş alanlarında geçirdi. 1202 yılında Doğu ve Batı Moğolistan'ı zaptettikten sonra önce hakan, sonra Cengiz un­vanlarını aldı. 25 yıl sonra. 72 yaşındayken Dünya­ya gözlerini yumdu. Mezarının yeri belli değildir.



 



.

O

'YMAK BEYİ Bahad.r'ın karısı Ulun Hâtûn 1155 yılında bir erkek evlât dünyaya getirdiği zaman, be­beğin bir elinin yumruk gibi sıkı sıkıya kapalı olduğu görülmüştü. Minicik yavrunun yumruğu zor­lukla açıldığı zaman avucunun içinde pıhtılaşmış ka­nı görenler «Bu çocuk büyük bir cihangir olacak, avucunun içindeki kan buna işarettir,» dediler.

Ancak Timuçin adı verilen çocuk daha on iki yaşını doldurmadan babası hayata gözlerini yumdu. Bereket versin ki anası Ulun Hâtûn zeki ve becerik­li bir kadındı. Oymağı dağılmaktan kurtardı, oğlu büyüyene kadar işi o idare etti. Ve Timuçin delikanlı çağına geldiği zaman oymağın idaresini ona bırak­tı. Babasından kalan oymak ne kuvvetli bir devlet­ti, ne de doğru dürüst bir ordusu vardı. Timuçin'in ilk işi sağlam disiplin altında kuvvetli bir ordu mey­dana getirmek oldu. Bu uğurda yıllarını harcadı, fa-at başardı.

Önce çevresindeki oymakları emri altında top­lamak istedi, bu yüzden ilk savaşlarını verdi ve ilk zaferlerini kazandı. Sonra Moğolistan'a hâkim olma­ya geldi sıra. Yaman bir cengâver ve iyi bir kuman­dan olan Timuçin bunu da başardı. Uzun savaşlardan sonra Doğu ve Batı Moğolistan'ı egemenliği altına aldı. Bunun için 47 yaşına kadar iç mücadele yap­mak zorunda kaldı. 1202 yılında bütün Moğolistan'a hâkim olduktan sonra, bütün Moğol ve Tatar han­larının iştirakiyle yapılan Kurultay'da kendisine Ha­kan unvanı verildi. Böylece Timuçin, Karakurum'da hükümdarlık tahtına çıktı. 1206 yılında yapılan Ku­rultay'da bir şaman (kâhin) kendisine «Cengiz Han» adını verdi. Gökyüzünden geldiğine inanılan bu isim «Başbuğlar başbuğu»  anlamına gelmekte idi.

Cengiz Han işte bu tarihten sonra geçen yirmi yıllık süre. içinde, dünyanın en büyük devletlerin­den birini kı/rmayı başardı. Bu arada büyük istilâ harekâtına da girişmişti/Önce Çin'i istilâ etti ve bu büyük devletin merkezi Hanbalık'ı (bugünkü adiyle Pekin) fethetti (1216). Yaptığı büyük fetihler so­nucu Uygurlar, Kalmuklar ve Karahitaylılar da Cen­giz Han'ın emri altına girdiler.

Bundan sonra emrindeki 200 bin kişilik Türk -Moğol ordusuyle batıya döndü ve İslâm âlemine doğru   yürümeye  başladı  Cengiz   Han.   1220   yılında



Iran ve Türkistan'da Büyük Selçuklulara halef olan Harzem-Şah Doğu Türk Hakanlığını yıktı, sonra Or­ta Asya ve Anadolu'daki bütün küçük devletleri o kudretli istilâ ordusu ile ezip geçti. Böylelikle kur­duğu devletin sınırlarını Çin Denizi'nden Karadeniz'e kadar uzatmayı başardı.

Cengiz Han daha sonra Kafkaslar'dan Rusya'ya geçip orada dağınık hâlde bulunan Türk oymakları­nı bir bayrak altında toplayarak tarihin en büyük Türk devletini ortaya çıkardı.

Cengiz Han'ın Börte, Kulan, Yesügen ve Ye-süy adlarında dört «Başkadın» ı vardı. Bunların sa­yısı kadar da karargâh kurmuştu ülkesi sınırları için­de. Her karargâhında bir «Başkadın» ı bulunurdu. Uzun boylu, iri yapılı, geniş alınlı ve sert bakışlı bir insan olan bu büyük hakanın dört oğlu vardı. Ve eski bir Türk - Moğol geleneğine uyarak ülkesini, daha sağlığında iken bu dört oğlu arasında taksim etti. Kendi yerine üçüncü oğlu Ugedey (veya Öde-bey)'i geçirdi. Cüci'yi avcıbaşı, Çağatay'ı örf ve kanun uygulayıcısı, Tuluğ (veya Tüluy'u) da savaş bakanı yaptı. Kısa bir süre sonra Cüci ile Tuluğ'un araları açıldı. Hattâ Cüci'nin babasına karşı bir ih­tilâl hazırladığı dahi söylendi. Ancak Cüci'nin genç yaşta ölümünün sebebi anlaşılamadı.

Cengiz Han, 1225 yılında Hsia devletine karşı bir sefer düzenledi. Bu onun son seferi oldu. Da­ha Hsia düşmeden büyük cihangir, Kânsu bölgesin­de hayata gözlerini yumdu. Cesedi Moğolistan'a gö­türüldü. Orada, Kerûlen ve Onon kaynaklarının ya­kınında, Burhan - Haldun dağlarının bir köşesinde toprağa verildi. Türk - Moğol geleneklerine göre, mezarı gizli tutuldu. Kendisinden sonra gelenler de bu dağlarda çeşitli noktalara gömüldüler. Ne, büyük cihangir Cengiz Han'ın, ne de diğerlerinin mezar­larının yeri belli oldu.

Ölümünden sonra oğulları ülkenin yönetimini üzerlerine aldılar. Ulus adı verilen ülkeyi dörde böl­düler, onlardan sonra gelen çocukları da yeni yeni devletler kurdular. Bunların en ünlüleri Cüci'nin oğullarından Batu Han'ın kurduğu Altınordu, diğer oğlu Togay Timur'un çocuklarının kurduğu Kazan ve Kırım Hanlıkları, Tuluğ'un oğlu Hülagû Han ta­rafından kurulan ilhanlılar  devletidir.

19
Atatürk ve Diğer Türk Önderlerimiz / Fatih Sultan Mehmet
« : 05 Şubat 2011, 21:28:57 »
İSTANBUL surları üzerine ilk Türk sancağını di­kerken şehit düşen yiğit askerdir. Bursa'nın Ulu-bat köyünde doğdu. Fatih Sultan Mehmet'in ku­mandasında Orduyu Hümayûn'a asker olarak, İs­tanbul muhasarasında katıldı. Büyük taarruz sıra­sında İstanbul surları üzerine ilk Türk sancağını diğerden şehit düştü. Fethin bayraklaşmış bir kah­ramanı olarak adı. beşyüz yıldan beri gönüllerde yaşar.    Ulubat'ta    adına dikilmiş bir anıt vardır.


İSTANBUL tam 53 günden beri muhasara al­tındaydı. 23 yaşındaki genç padişah ve dâhi kuman­dan II. Mehmet Han, bu süre içinde gösterdiği akıl almaz askerlik mucizeleriyle Bizanslıları şaşkına çe­virmişti. Koca Bizans İmparatorluğu çatırdıyordu. Son günlerini yaşıyordu. Artık belliydi bu.

28 mayısı 29 mayısa bağlayan gecenin sabahı­na doğru, mehter «gülbanklar» vurmaya koyulmuş ve Bizans surlarının karşısındaki ordugâhta hummalı bir faaliyet başlamıştı. Ulu Hakan, hücum emrini ver­mişti. O akşamki tarihî nutku bütün askerin kulak­larında çınlıyordu:

«Ey benim paşalarım, ağalarım, beylerim! Bu Şehr-i Konstantiniye çenginde silâh arkadaşlarım, yi­ğitlerim? Sizleri buraya, kararlaştırdığım umumî taarruzda şimdiye kadar gösterdiğinizden daha bü­yük fedakârlık ve cesaret istemek için topladım. Ci­handa ün salmış bir şehri zaptedeceksiniz. Şehr-i Konstantiniye'de mahalle mahalle, bu şehri zapteden kahramanlar olarak adınız şan ve şerefle anıla­caktır...»

Asker, Peygamberimizin, şüheda için en büyük cennet makamını müjdelediği zafere ve bu zaferin uğrunda şehitlik şerbeti içmeye susamıştı.

Beyaz atının üzerindeki genç kumandan, kılıcı­nı çekmiş, davudi sesiyle âdeta gürlüyordu:

«— Evlâtlarım, yiğitlerim, şahbazlarım, yürü­yün... Zafer sizindir ..»

Fatih

Sultan Mehmet

1432 • 1481




İSTANBUL'U alarak tarihte Yeniçağ'ı açan Türk hükümdarıdır. Edirne'de doğdu, iyi bir öğrenim gördü. Babası sağken. 15 yaşında, onun isteği üze­rine tahta çıktı. Babası 11. Murat ölünce 1451'de ikinci defa padişah oldu. İkinci yılında da İstan­bul'u fethetti. 2H yıl tahtta kaldı. Bu süre içinde 2 imparatorluk. 14 deolet ve 200 şehir zaptetti. 1-181' de gene sefere çıkarken Gebze civarında zehirle­nerek  öldü.   Türbesi   Fatih   Camii     arkasındadır.



 



I

1432 yılının 30 mart pazar sabahı Sultan II. Murat. Edirne Sarayı'nda sabah namazını kılmış, sec­cadesinde Kur'an okuyordu. Sûre-i Muhammedi'yi bitirip Fetih sûresine başlamak üzere idi ki bir oğlu­nun dünyaya geldiğini müjdelediler. Padişah, Ulu Tanrı'ya şükrettikten sonra «Ravza-i Murad'ta bir gül-i Muhammedi açtı» dedi. Ertesi cuma, törenle ço­cuğuna Mehemmed adı verildi.

Şehzade Mehmet, çocukluğunda son derece ha­şarıydı. Ancak Molla Gûrani gibi sert ve hatır gönül dinlemeyen hocaların sayesinde öylesine eğitildi ki, çağının en büyük bilginlerinden Arapça, Farsça, Lâ­tince, Slavca ve Rumca öğrendi.

II. Sultan Murat, Macarlarla 1444'te Szegedin barış anlaşmasını imzaladıktan sonra sağlığında oğ­lunun saltanatını görmek istemişti. Ancak, on iki ya­şında bir çocuğun tahta çıkmasını fırsat bilen Macar­lar, yemini bozarak bir haçlı ordusu hazırlamışlardı. Bu durum karşısında küçük padişah Manisa'ya çe­kilmiş olan babasını şu sözlerle göreve çağırmıştı: «Eğer hükümdar iseniz, ordunun başına geçiniz. Eğer ben hükümdar isem, size fermanımdır, geliniz ve ordunun başına geçiniz...»

Sultan II. Murat, oğlunun bu daveti üzerine derhal Edirne'ye geldi ve tahtına tekrar otururken ordularının da başına geçti. Türklerle olan yeminini bozan Macar Kralı'nın idaresindeki Haçlı Ordusu'nu, Varna sahrasında ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu sa­vaşta, 12 yaşındaki Mehmet de babasının yanınday­dı. Yaşından hiç umulmayacak bir cesaret ve kah­ramanlık  gösterdi...

Sutlan Murat 1451 yılında hayata gözlerini yum­duğu zaman oğlu Mehmet tekrar Osmanlı tahtına oturdu. Bu kez ikinci Kosova zaferiyle daha sağlam-laşmış bir devletin başına geçiyordu...

On dokuz yaşındaki Sultan Mehmet tahta çıkar çıkmaz çocukluğundan beri rüyalarına kadar girmiş olan İstenbul'un fethi hazırlıklarına başladı.

Geceli gündüzlü bir çalışma sonucu ortaya çı­karılan 400 parça gemiden ibaret büyük bir donan­ma, dünyanın en büyük toplarını dökecek olan bü­yük bir dökümhane ve nihayet Boğaziçi'nin Rumeli yakasında «Boğazkesen» adiyle inşâ ettirdiği Rume-lihisarı'ndan  sonra  İstanbul'un   kuşatmasına  girişti...



Gemilerin karadan yürütülmek suretiyle Halic'e in­dirilmesi başta olmak üzere birçok strateji dehâsı­nın yer aldığı 53 günlük bir muhasara sonunda İs­tanbul'u fethederek dünya tarihinde Ortaçağ'ın ka­panıp Yeniçağ'ın açılmasına sebep olurken «Fâtih» nâmını aldı.

İstanbul'u fethettiği günden itibaren Bizans halkına hâmilik işini üzerine aldığı gibi halka tam bir vicdan hürriyeti de tanıdı. 29 may.s 1453 salı günü öğle üzeri Ayasofya'da halka hitaben yaptığı konuşmada «Sultan Mehmet olarak söylüyorum ki, bu andan itibaren ne hayatınız, ne malınız, ne de hürriyetiniz için gazâb-ı şahanemden korkmayınız.» demişti. Ve bu sözünü de tuttu.

Fatih Sultan Mehmet, bundan sonra bütün Av­rupa'yı titreten büyük fütuhatına devam etti. Atina Dukalığı, Sırbistan, Mora, Giresun, Samsun, Trabzon, Sinop, Eflâk, Bosna, Hersek, Karaman Beyliği, Arna­vutluk, Eğriboz, İçem, Akkoyunlu, Kırım, Arnavut­luk, İşkodra, Kuban, Anapa, Hersek ve İtalya'da Ot-ranto birbirini takiben Osmanlı hâkimiyeti altına girdiler.

1481 yılı başında Fatih Sultân Mehmet, yeni ve büyük bir seferin hazırlıklarına girişti. Bu kez hede­finin denizden İtalya ve Roma olacağı, bu arada Venedik'in de ortadan silineceği anlaşılıyordu.

25 nisan 1481 günü Ordu-yu Hümayûn'un ba­şında yola çıkan Fatih Sultan Mehmet, Üsküdar'a ge­çerek ilerlemeye başladı ve bir hafta sonra Gebze civarında konakladı. İstanbul'dan yola çıktığı gün­den beri sağlık durumu birden bozulmuş ve günden güne de kötüye gitmeye başlamıştı. Aslen Venedik­li bir yahudi olan özel hekimi Yâkup Paşa (Asıl adı Maestro İacopo), ulu hakanı tedavi etmek bahane­siyle hareket gününden itibaren vermeye başladığı zehirin dozunu artırmakta idi. Bu Venediklilerin Fa­tih'e on beşinci suikast teşebbüsü idi. Bundan önce­ki 14'ü hedefine ulaşamamıştı. Venedikliler bu kez astronomik bir ücret vaadi ile özel doktorunu elde etmişlerdi. Fatih Sultan Mehmet, 3 mayıs 1481 günü Gebze'deki Otağ-ı Hümayun'unda kan kusarak öldü. Ancak Yâkup Paşa'nın foyası hemen meydana çık­mıştı. Venedik'in kendisine vaat ettiği 250 milyonluk muazzam serveti alamadan, Türk askerleri tarafın­dan linç edildi
 

20
1578 -  166i




OSMANLI İmparatorluğu'nu, tarihe «Kadınlar Sal­tanatı» diye geçen en sıkıntılı günlerinde uçurumun kenarından kurtaran büyük bir devlet adamıdır. Samsun'un Vezirköprü ilçesinde doğdu. İlçenin adı o saman Köprü idi. Köprülü Mehmet Paşa ve oğul­larının hatırasıyle Vezirköprü oldu. Genç yaşta saray hizmetlerine giren Köprülü hak ederek yük­selmiş ve sadrazamlığa getirildiği zaman- devleti zor günlerden   aydınlığa   çıkarmasını   başarmıştır.
OSMANLI İmparatorluğu'nu, bütün ağırlığıyle içine düşmek üzere bulunduğu uçurumun kenarın­da yakalayıp çeken Köprülü Ailesi, Osmanlı tarihin­de başlıbaşına bir bölüm  teşkil  eder.

Köprülüler devri Mehmet Paşa'nın sadrazamlı-ğıyle başlar. Köprülü Mehmet Paşa'nın kişiliğini ve nasıl çetin şartlar altında bu görevi yerine getirdiği­ni anlamak için o yıllardaki Osmanlıların durumunu incelemek gerekir.

1655 yılında IV. Sultan Mehmet hükümdardı. İstanbul, askerî bir darbenin sarsıntısı içindeydi. Bu darbeden, «Meydanağaları» denilen soyguncu bir zümre peydah olmuştu. Sarayı ve Babıâli'yi kılıç ve kaba kuvvetle tehdit ederek, devleti ticarethane ha­line koyan bu sömürücü ağaları ortadan kaldırmak için çeşitli tedbirlere baş vuruluyordu. Ama, nafile... Saray, yıllarca isyan bayrağını çeken adamları vezir, vali ve sadrazam yaparak yatıştırmağa çalışıyordu. Ordu ve donanma tamamiyle çığrından çıkmış vazi­yetteydi. Sık sık kazan kaldırılıyor bazen de yeniçe­rilerle sipahiler birbirine silâh çekiyorlardı. Hazine bomboştu. Asker maaş alamaz duruma gelmişti. Sa­rayda israf almış yürümüştü. Kaynanası Kösem Sul-tan'ı öldürten Turhan Sultan idareyi eline almış, dü­meni kırık devlet gemisini yürütmeğe çalışıyordu. Padişahın adı sanı okunmuyordu bile. işte Osmanlı İmparatorluğu «Kadınlar Saltanatı» diye geçen o sı­kıntılı  günlerdeydi.

Venediklilerle harp, uzun yıllardan beri devam ediyordu. Koca bir ordu Girit adasını zaptetmek için yarı aç, yan tok direnip duruyordu. Bu bakımsız or­duyu Venedikliler adadan çıkaramayacaklarını anla­yınca 70 gemilik bir filo ile Çanakkale Boğazı'na gel­mişlerdi. Limni ve Bozcaada'yı da zapteden bu düş­man filosunu püskürtmek için gönderilen donanma deniz harp tarihinde eşi görülmeyen bir yenilgiyi kabul etmiş ve harbe girmeden baştan kara etmek suretiyle sahile yanaşmıştı. Venedikliler de balık av­lar gibi gemileri teker teker yakalayıp memleketle­rine  götürdüler.

O günlerde sadrazam tayin edilmiş olan Boynu Eğri Mehmet Paşa Sam valisiydi. İstanbul'a gelmek­te pek acele göstermiyordu. Çünkü, Diyarbakırlı bir tüccardan dul kalmış güzel  bir kadınla  yaptığı  yeni



evliliğinin ilk günlerini Halep'te geçirmekteydi. Ne den sonra İstanbul'a gelince de Venedik donanması tehlikesine karşı ancak şu sapık tedbiri alabilmişti. Surlar üzerindeki evler yıktırılmış, oralara badana sürülmüş, düşman donanmasının böylece harap is­tanbul surlarını yeni ve muhkem sanacağı düşü nülmüştü.

İşte bu sırada Mimar Kasım, Valide Turhan Sul-tan'a gelerek devlet gemisinin batmak üzere oldu­ğunu ancak bu durumdan yegâne kurtuluş yolunun Köprülü Mehmet Paşa'yı sadrazam yapmak olduğu­nu söyledi. Turhan Sultan onun devlete pek faydalı olacağını sanmıyordu.

70 yaşındaki ihtiyar vezir Köprülü Mehmet Pa­şa böylesine karışık bir devirde, ülke, iç ve dış bu­nalımla kıvır kıvır kıvranırken sadrazamlık mührü­nü Padişah Mehmet IV.'den aldı. Ama, mührü alır ken, padişaha şartları oldu. Padişah, ülkeyi kurtarır­ken, onun işine hiç karışmayacak, hakkındaki dedi kodulara kulak asmıyacaktı. Bütün şartları kabul edil­di ve bir fırtına gibi işe  koyuldu.

İhtiyar Köprülü, çok sert başladı. Önce Çanak­kale önündeki Venedik donanmasını bertaraf edip, adaları kurtardı. Erdel'e (Romanya) sefer açtı. Sefer başarılı oldu. Saray etrafındaki muhteris devlet adam­larının dalavereleri artık eskisi kadar etkili olmak­tan çıktı. Zira, Köprülü onları teker teker zararsız hale getirdi.

Köprülü kısa zamanda çok disiplinli bir düzen kurdu. Bu düzeni kurarken şiddetli davranmış, hat­tâ fazlaca kan dökmüştü. Bu yüzden onu kınayan­lar oldu. Ama o günün şartları içinde, başka türlü davranamazdı. Anadolu isyanları, onun şiddeti sa­yesinde sönmüş, eşkiyalar temizlenmişti.

Köprülü Mehmet Paşa, okur-yazar bir insan de­ğildi. Ama, zekâsı, tecrübesi ve kurnazlığı sayesinde çökmek üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'nu kur­tarmayı başardı. Tarihimizin müstesna kişilerinden biri oldu. 5 yıl iktidarda kaldı ve 1661'de, 83 yaşın­da öldü. Hayata gözlerini yumarken yerine, oğlu Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın sadrazam olmasını vasiyet etmişti. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa da, en az babası kadar üstün bir devlet adamı olduğunu gösterdi.

21
Genel Bilgisayar Forumu / Web Page Maker +30 template
« : 05 Şubat 2011, 21:25:14 »


Web Page Maker ile HTM ve HTML formatındaki sitelerinizi yapmaya hemen başlayabilirsiniz. Editörün kullanımı çok kolay ve pratiktir. Editörle birlikte sayfanıza kolayca JavaScript ekleyebilirsiniz. Programın en büyük özelliği FrontPage ve Dreamweaver gibi büyük editörlerde de bulunan hazır site şablonlarının bulunması. Bu şablonlarla HTML kodlarıyla uğraşmadan pratik bir şekilde kendi veya kurumsal sitenizi hızlı, güzel ve düzenli bir şekilde yapmaya başlayabilirsiniz. Site yapmayı bilmeyen herkese tavsiye ederiz. Hem kolay hem de pratik.

Yeni sürümdeki değişiklikler :
1)Yüksek kaliteli 10 adet hazır web sitesi.
2)Tasarım içerisine resim ekleyebilme.
3)Sitelere QuickTime ekleyebilme.
4)Kullanıcı resimlerini ekleme,çıkarma,üzerinde oynama.
5)Yapılan tasarımdan çıkarken uyarı mesajı sorma.
6).wss tasarısı oluşturabilme.
7)2.1′de görünen/tespit edilen ufak hatalar giderilmiştir.

Message to show when link is hided

Sayfa: 1 2