Forum Zero
ForumZero

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Zero

Sayfa: 1 ... 14 15 16 ... 99
239




1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ



"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdi.



2.EN SEVDİĞİ YEMEK



Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.



3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI



Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.



4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"



Binlerce kitabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalikuşu" romanını hep yanında taşır her gün rastgele bir yerinden açar birkaç sayfa okurdu.



5.KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU



Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.



6.TAM BİR SALON ADAMI



En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.



7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI



Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.



8.DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU



Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takım giymeyi sevmezdi.



9.ÖLÇÜLERİ



Boyu 1.74 idi.Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.



10.RUMELİ ŞİVESİ



Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.



11.HAZİN BİR HİKAYE



Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım`ın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.



12.CUMHURBASKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.



Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor,çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.



13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE



Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca* Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.



14.KENDİSİ TRAŞ OLMAZDI.



Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine traş olmamasıydı.



15.DÜZEN TAKINTISI VARDI



Evinde,çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.



16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER



Köylunün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış*"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.



17.SİGARA PAZARLIĞI



Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".



18."BU NASIL HALKÇILIK?"



Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş"Ne de güzel halkçılık ama" demişti.



19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"



İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadiğini söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!"



20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI



Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.



21.YABANCI DİLE MERAKI



Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.



22.FASULYESİNE POKER



Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardi.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.



23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI



Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.



24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ.



Fransız tarihcisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmişti: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".



25.BİR RİCASI BAŞ AÇTIRDI



Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış* "Hafiz Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.



26.BİLARDO VE YÜZME



Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner,yüzmeye gider ve bilardo oynardı.



27.EN BAŞARILI DERS.



Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.



28.YAĞCILARA GEÇİT YOK



Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.



29.SON YILBAŞI GECESİ



1937yi 1938`e bağlayan son yılbaşi gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.



30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK



Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.

240




1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ



"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdi.



2.EN SEVDİĞİ YEMEK



Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.



3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI



Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.



4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"



Binlerce kitabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalikuşu" romanını hep yanında taşır her gün rastgele bir yerinden açar birkaç sayfa okurdu.



5.KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU



Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.



6.TAM BİR SALON ADAMI



En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.



7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI



Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.



8.DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU



Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takım giymeyi sevmezdi.



9.ÖLÇÜLERİ



Boyu 1.74 idi.Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.



10.RUMELİ ŞİVESİ



Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.



11.HAZİN BİR HİKAYE



Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım`ın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.



12.CUMHURBASKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.



Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor,çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.



13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE



Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca* Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.



14.KENDİSİ TRAŞ OLMAZDI.



Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine traş olmamasıydı.



15.DÜZEN TAKINTISI VARDI



Evinde,çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.



16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER



Köylunün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış*"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.



17.SİGARA PAZARLIĞI



Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".



18."BU NASIL HALKÇILIK?"



Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş"Ne de güzel halkçılık ama" demişti.



19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"



İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadiğini söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!"



20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI



Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.



21.YABANCI DİLE MERAKI



Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.



22.FASULYESİNE POKER



Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardi.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.



23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI



Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.



24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ.



Fransız tarihcisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmişti: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".



25.BİR RİCASI BAŞ AÇTIRDI



Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış* "Hafiz Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.



26.BİLARDO VE YÜZME



Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner,yüzmeye gider ve bilardo oynardı.



27.EN BAŞARILI DERS.



Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.



28.YAĞCILARA GEÇİT YOK



Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.



29.SON YILBAŞI GECESİ



1937yi 1938`e bağlayan son yılbaşi gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.



30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK



Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.

241
AKP Kuşadası kadın kolları kongresinde salonda asılı olan Atatürk posteri görünmez bir el tarafından indirildi. Gazetecilerin Atatürk posterinin indirildiğini belirtmesi üzerine Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan´ın (AKP) talimatıyla poster yeniden yerine asıldı.



Kültür ve Turizm Eski Bakanı Atilla Koç, Aydın AKP Milletvekili Ahmet Ertürk, İl Başkanı İsmail Hakkı Eser, Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan´ın katıldığı AKP Kuşadası kadın kolları kongresinde salonun sol köşesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın sağ köşesine de Atatürk´ün bir posteri asıldı. Kongrede konuşmalar yapılırken kimliği belirsiz kişi ya da kişiler Atatürk posterini indirdi. Naylon iplerle asılı Atatürk posterinin yerinden indirildiğini gören gazeteciler Belediye Başkanı Fuat Akdoğan´ın uyardı. Atatürk posterini kimin indirmiş olabileceğini de soran gazetecilere, Başkan Akdoğan, kasıt aranmaması gerektiğini söyledi. İplerinin kopmuş olabileceğini belirten Akdoğan´ın talimatıyla Atatürk posteri yeniden yerine asıldı.



KOÇ PROVOKASYON DEDİ



Kültür ve Turizm eski Bakanı Atilla Koç, AKP Kuşadası Kadın Kolları´nın kongresinde Atatürk posterinin indirilmesini bir provokasyon olarak nitelendirdi. Bu provokasyonu yapanı bildiklerini söyleyen Koç "Küçük provokasyonlarla işi idare etmeye çalışıyorlar. O provokasyonları yapanlar bilsin ki tuttukları partiler iddialı değilse, o tuttukları parti onlara ancak zaaf getirir. Belki farkına vardınız belki farkına varmadınız ama biz farkına vardık. Bir provokasyon hadisesi oldu. O provokasyonu yapan arkadaşımıza teessüflerimizi bildiririz. Bu ülkenin yüzde 47 oyunu alan ve yapılan son anketlerde yüzde 52 sinin üzerinde oy alan bir partiye provokasyon yapmak ve bu ülkenin kutsalları üzerinde provokasyon yapmak onun haddine değildir. Haddini bilmeyene haddini bildiririz' dedi. Toplantı çıkışında basın mensuplarının ``sözünü ettiğiniz provokatör kim' sorusuna Koç, "O kendini iyi biliyor' yanıtını verdi.




242
Tanrı Tekrar Kimi Göndersin?"





ABD merkezli  adresi ilginç bir oylama yapıyor. Yapılan anketin adı "Tanrı Tekrar Kimi Göndersin?"



Ankette şu ana kadar 200 bin kişinin oy kullandığı söylenirken, birinci sırada Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bulunuyor. Oyların yüzde 90'ına yakın bölümünü alan Atatürk'ün ardından yüzde 3 oy ile Albert Einstein ve Adolf Hitler geliyor.





Oyların en azını alan kişiler ise Sezar ve Pavoretti ...


 


243
seslenişin bir farklı yorumudur



Yunanlılar 20 temmuz 1921'de Eskişehir'den doğuya yani Sakarya istikametinde harekete geçmişlerdir.Bu dönem Atatürk içinde Türkiye içinde çok önemlidir. Atatürk, millet olarak maddi ve manevi nesi varsa ortaya dökmüştür.TBMM hareket halindedir.Muhalefet her gün daha da artmaktadır.Hükümet Merkezi'nin Kayseri'ye nakli hazırlıkları başlamıştır.

Ülke ve millet işte böyle karmaşık, cidden buhranlı bir dönem yaşarken sanki tamamen normal bir barış dönemi havası içindeymişcesine, Atatürk "Türkiye Muallimler Kongresi" ni toplar. Türk insanına verilecek "Milli Terbiye" nin esaslarını tespit eder. Böylece Türk kadınının gelecekte alacağı statü de ilk kez tayin edilmiştir.

Osmanlılardan kalma bir seçim kanunu vardır.Bu yasa ve ilk anayasamız yirmi bin erkek nüfusa bir mebus seçilmesini emreder. Erkeklerin çoğu cephede askerdir. İstenir ki kadınlar da "vatandaş" sayılsın, bu rakamın içine girmiş olsunlar. Millet Meclisi'ne kanun teklifi getirilir. Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey'in önerisi kızılca kıyameti koparır.Halbuki bu, "kadına seçim hakkı verilmesi" teklifi değildir.Sadece kadının "vatandaş sayılması hatta insan sayılması" önerisidir.

İşte böyle bir sosyal toplulukta ve de çok kısa bir zamanda Atatürk kadın reformu'nun doğuşu ilginçtir, değerlendirilmesi güç bir adımdır. Gün ışıdı ışıyacak... Ankara'da sabah oluyor neredeyse... Bu ışınlar ilk kez Anıtkabir'e vuruyor.Oradan yansıyıp yayılıyor dalga dalga görkemli şehrin üstüne... Moru sarıya, sarıyı beyaz sarıya götüren bu hayat veren ışıkların ilk düştüğü yerde, bir başka hayat veren yaşıyor... Tutsak edilmiş, sömürülmüş, insanlıktan uzak yaşama terk edilmiş bir ulusu silkeleyen, şerefli mazisine yakışır bir yaşam ortamına çeken, ona bağımsızlığın tadını tattıran, ona özgürlüğün kutsallığını öğreten, ona insan olmanın en yüce onurunu veren bir başka hayat veren yaşıyor.Güneş dediniz mi, ilikleriniz ısınır, ağaçlara su yürür, dallar baharlanır, cansızlar canlılaşır... Anıtkabir'de yatanın adını andınız mı da öyle olur işte.Atatürk dediniz mi, silkinirsiniz, uyanırsınız, uygarlığa doğru, aydınlık yarınlara doğru koşarak canlanırsınız...

Ne zaman güneşten yoksun kalsanız önce ürperir, sonra üşür, daha sonra sararıp solarsınız... Atatürk ilkelerinden uzaklaştıkça aynı toprakta yaşayan, aynı bayrağın kutsal sevincini taşıyanlar, binlerce, on binlerce, yüz binlerce şehit kanı ile sulanmış olan bu toprakların gerçek değerini bilmez olurlar.Ay yıldızlı al beyaz bayrağın kutsallığındaki lezzete varamaz, düşman kesilirler... Durur damarındaki asil kan; akmaz olur... Muhtaç olduğu kudret onu bu ihanetinden dolayı terk eder gider...

Bu gaflet ve dalalete düştükçe, görebileceğiniz manzaralar, duyabileceğiniz şeyler bunlardır işte... Evim diyeceğiniz eviniz, malım diyeceğiniz malınız, yurdum diyeceğiniz toprağınız, denizim diyeceğiniz deniziniz, bayrağım diyeceğiniz bayrağınız yoktur.Atatürk ilkelerinden yoksun bir dünyada Türk ulusu olarak yaşayamazsınız...

Bizim içerdeki yada dışardaki düşmanlarımız ne zaman başkaldıracak olsalar, önce Atatürk'e dil uzatırlar.Onu küçük düşürmeye yeryüzünde benzeri olmayan başarısını kötülemeye çalışırlar.Bunda başarıya ulaşsalar Türk'ü de silerler haritadan...

Ama böyle davranan dilleri koparacak, böyle düşünen talihsiz kafalara hak ettikleri dersi verecek kuşaklar yetişmiştir çok şükür... Onu rahat uyutan, onun cumhuriyeti emanet ettiği gençlerdir... Bu gençler bazen on sekizinde çıkar karşımıza bazen yetmişinde... Yaşları ne olursa olsun, yüreklerinde ve kafalarında Atatürk meş'alesi yandığı için gençtirler.

Gazi Paşa Türk kadınına çok güveniyor, onun dünyanın en yetenekli kadını olduğunu, ancak asırlardır kafes arkasında bırakılmanın ezikliği içinde olduğunu belirterek, bu çok büyük potansiyeli toplumun her kesiminde hizmete sokmaya çalıyordu. Ve gerçekten de iş hayatında kadınlar kısa zamanda erkekleri aratmaz, hatta bazı yerlerde onlardan bile üstün olabileceklerini ispat eder duruma gelmişlerdi.Kafes ve gericilik tutsağından kurtulan Türk kadını, batıdaki hemcinslerini gölgede bırakacak bir tempoda çalışıyor, onlarla her alanda boy ölçüşüyor, geleceğin aydınlık ve uygar Türkiyenin temellerini atıyordu:

"Biz batılı ülkelerden geri kalmamak için hemen her alanda gayret sarfediyor, yok bütçemizle, kendi yağımızla kavrularak silkinmeye, ayağa kalkmaya, kimseye boyun eğmeden yaşamaya yepyeni bir ulus olmaya çalışıyoruz... Bunu yaparken de ulusumuzun hamiyet duygularından bilinçli yardım duygularından yararlanmaya gayret ediyoruz... Dağ başlarında, köşe bucak mağaralarda kadınlı erkekli çalışıp mermi ve silah yapan bu ulus, dünya durdukça özgür yaşamaya hak kazanmıştır.Sırtlarında mermi taşıyan erkekleri kadar kahraman kadınlara sahip olan bu ulus için artık boyunduruk altında yaşamak mevzu bahis olamaz".

Atatürk, Türk kadınları ve Türk kızları hakkında neler düşünüyorsa, nelerin yapılmasını istiyorsa, bunları ilk önce manevi kızı Sabiha Gökçen üzerinde uyguluyordu. Onu her işte öncü yapıyor, o başardıkça Türk kadınlarına olan güveni daha da artıyordu.

"Yıl 1935. Aylardan temmuz... Yedi erkek arkadaşla birlikte Rusya'ya hareket ediyoruz... Türk Hava Kurumu adına Rusya'da eğitim görecek ve yurda öğretmen olarak döneceğiz... Okul müdürü, öğretmenler sanki öz kardeşleriymişiz gibi bizleri kucakladılar.Yedi erkek ve bir kız öğrenci... Nereden geliyordu bu öğrenciler? Onurlu bir ulusal kurtuluş savaşı vermiş, tek başına bütün irili ufaklı devletlere baş kaldırmış ve kutsal sınırları çizerek Cumhuriyet rejimini kurmuş bir ülkeden... Üçlerinde ne sakallı var, ne fesli, hatta kız olarak ne de peçeli ve çarşaflı... Hatta hatta diyebilirim ki, giyim ve kuşamımız onlardan daha iyi, daha itinalı ve daha üstümüze yakıştırılmış..."

Sabiha Gökçen, "Türk kızına, Türk kadınına her alanda güvenmelisiniz... Onlar anne olmasını, gerçek bir anne olmasını bildikleri kadar, medeni alemin her branşında da üstün yetenekleri ile birer uzman olmasını bilecek kadar çalışkandırlar; inançlıdırlar, gayretlidirler. Onları kara çarşafın içinden çıkartıp medeniyetin gereklerinin ortasına bıraktığımız zaman, dünyadaki kadınları gölgede bırakacak kadar süratle yeni yaşamlarının gereğini yapabilirler. Kadınımızın, kızımızın yeri medeniyetin emrettiği, medeniyetin getirdiği yeniliklerin yeridir..."

Atatürk,Sabiha Gökçen'in başarıyla yerine getirdiği bir çok görevden sonra Atatürk onun hakkında düşündüklerini artık hayata geçirebilecekti: Dünyada ilk askeri kadın pilot olacaksın.Şimdi seni derhal Eskişehir Askeri Tayyare Okulu'na göndereceğim.Orada özel bir eğitim göreceksin."

Atatürk, "O zamanlar genç kızlar askeri okullara alınmıyorlardı.Bu özel muamele benim şahsımda gelecek kuşaklar için bir deneme ve bir hazırlık mahiyetinde olacaktı anladığım kadarıyla.Yalnız çeşitli konuşmalarımda belirttiğim gibi Atatürk Türk kadının her alanda muvaffak olacağına inanıyor, onun savaş sırasında erkeği ile nasıl birlikte cepheden cepheye koştuğunu tekrarlayarak asker olabileceği düşüncesini de belli etmeye çalışıyordu. Bunu ispat edebilmesi için de eline güzel bir fırsat geçmişti.

Askeri okulda ne yapabilecektim? Bir tek genç kız, bu kadar delikanlının içinde onlarla her alanda nasıl yarışacak, sınavlardan nasıl başarı ile çıkacaktı? Bu hiç diğer görevlere benzemiyordu. Gitmek istemiyor muydum? Hayır, böyle bir şeyi aklımın ucundan bile geçirmiş değildim... Gidecektim.Bunu Atatürk emretmişti."

Atatürk Sabiha Gökçen'in cesaretini de kendi ölçmüştü. "Al bakalım şu tabancayı Gökçen" dedi.Sesi silahın kabzesi kadar soğuktu. Bunu şakağına daya ve tetiğe bas! Unutmaki beynine saplanacak bir kurşun artık seni benden alıp götürecektir..." Ciddiydi bunları söylerken.Silahı aldım.Şakağıma dayadım.Gözlerimi Atatürk'ün gözlerinden ayırmadan tetiğe bastım.Küçük bir "tık" sesi çıktı.Alnımdan terler boşanıyordu. Sınav bitmişti.Korku duvarını başarıyla aşmıştım. Atatürk yerinden kalkarak yanıma geldi. Silahı elimden aldı. İpek mendili ile terimi sildikten sonra "Gökçen, sen tam bir Türk kızısın"

Dedi. Dersim harekatı Sabiha Gökçen'in de katıldığı güçlükle ama başarıyla tamamlanan bir harekattı.Ve bir kez daha perçinlenerek Türk kızının yapabilecekleri gözler önüne serilmişti.

"Seninle yalnız ben değil bütün Türk ulusu iftihar ediyor... Genç kızlarımızın neler yapabileceklerini bir kez daha bütün dünyaya ispat ettiğin için övünsem yeridir. Bilinmelidir ki, her hangi bir ayaklanma değil en büyük ayaklanmalar, en büyük istila planları memleketimizi ve ulusumuzu bölmeyecektir.Biz asker bir ulusuz... Yedisinden yetmişine, kadınından erkeğine asker yaratılmış bir ulus... Biz başkalarının topraklarında, başka insanların mutluluklarında gözü olan bir topluluk değiliz... Türkiye'ye uzanacak eller ister içerden gelsin ister dışardan, kırılmaya , kahrolmaya mahkumdur..."

Atatürk, Bütün bu başarıların ardından çok şeyler yazıldı, söylendi.Behçet Kemal Çağlar bir dergiye şunları yazmıştı: "Bir kadınımız, Avrupa'nın en ileri ilim şehirlerinden birinde yepyeni görüşler ve tezlerle büyük bir ilim aleminin alakasını çeken konferanslar verirken, bir kadınımız meclis kürsüsünden memleketin en büyük meseleleri etrafında birçok görüşler geliştirirken bir kadınımız da göklere Türk kadınının yüksekliğini götürmektedir.

Türk kadını, Atatürk'ün kendisine verdiği yeni hayat ve imkan fırsatını en güzel ve en doğru şekilde kullanmasını, şükranlarını hizmetleriyle ödemek yolunu tutmasını biliyor."

Büyük önder Atatürk'ün Türk kadını için çizdiği yolda artık aydın ufuklar, mutlu gelecekler açılmıştır. Savaşı kadın milletvekillerimiz toplumun çeşitli kesimlerinde kendi emekleri ile yaşamlarını kazanmaya başlayan, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmış kadınlarımız yüklenmiş götürmektedirler. Geçmişe göz attığımızda, nerelerden nerelere geldiğimizi, her alanda Türk kadının, Türk kızının yücelen başarılarını görerek göğsüm o murassa madalyayı taktığım ankinden çok daha büyük bir hazla kabarıyor."

Atatürk'ün 1923'lerdeki şu konuşması son derece onurlandırıcıdır: "Belki erkeklerimiz memleketi ele geçiren düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında bulundular.Fakat erkeklerimizin meydana getirdiği ordunun yaşam kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir.Yurdun varoluş nedenlerini hazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarımız olacaktır.Kimse inkar edemez ki bu savaşta ve ondan önceki savaşlarda ulusun yaşam yeteneğini tutan hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun kesip getiren, ürünleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren bütün bunlarla birlikte,sırtlarıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla,yağmur demeyip,kış demeyip, sıcak demeyip cephanenin savaş gereçlerini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o esirgemez, o tanrısal Anadolu kadınları olmuştur."

Atatürk kadınların sadece ana olmalarını,sadece evlerinin kadını olmalarını yeterli görmüyordu.Onların tüm sosyal hayata karışmalarını, erkeklerle eşit haklara sahip olarak yarınların aydınlık Türkiye'sini hazırlamalarını istiyordu.Doktor olmalıydılar, avukat olmalıydılar, milletvekili olmalıydılar, muhtar olmalıydılar, gazeteci olmalıydılar, polis olmalıydılar... Aklınıza hangi meslek geliyorsa ondan olmalıydılar.Havacı olmalıydılar.Ya asker? Türk kadını esasen asker bir ulusun asker kızıydı.Bunu Atatürk'ün de belirttiği gibi kaç savaşta ispat etmemiş miydi? Hele hele ulusal kurtuluş savaşında... O halde elbette ki, cumhuriyet ordusunda onunda yeri vardı... Bu nedenle de, günün birinde kadınların mutlaka asker olmaları için yasa çıkarmayı tasarlıyordu.

Atatürk'ün kadının eğitimi konusunda konuşmalarına dört esas üzerinde durduğu görülmektedir: Kadın - erkek öğretim ve eğitimi eşit olmalıdır. Kadının en önemli vazifesi analıktır. Kadın toplum hayatının her yönünde yer almalıdır. K adın analık hizmetini ve toplumdaki görevini iyi yapabilmek için çok sağlam bilgilerle donatılmalı ve faziletli olmalıdır.

Atatürk her zaman yaptığı gibi evliliğiyle de Türk kadınlarına örnek olmak istiyordu. Belki de bu yüzden gönlünde olanı (?) Değil, aklına uyanı kendisine eş seçti. Bu yeni kadının adı Latife'ydi.Kültürlü ve zekiydi.Kendine güvenen bir havası vardı. Etkileyiciydi. Gazi bu mor çarşaflı, peçesiz, kahverengi gözlü genç kızda aradığı yeni Türk kadınını bulmuştu.O, bir simgeydi... Kabuğundan sıyrılan Latif Türk kadınının simgesi...

Orada bir ülke var,o benim ülkemdir! Orada bir ulus var, o benim ulusumdur! Onlara sahip çıkınız! Ben Mustafa Kemal'im! Atatürk'üm ben ! Ulusal kurtuluş savaşını birlikte yaptığım, kutsal çağdaş devrimleri birlikte başarıya ulaştırıp gerçekleştirdiğim insanlarımın kafalarında ve yüreklerinde yaşıyorum!.. Bayraklarımız özgür ve bağımsız dalgalanıyorsa biliniz ki ben yaşıyorum!

Siz gençler, siz aydınlar, siz yediden yetmişe bu toprağın sahipleri, ülkenize, insanlık onurunuza, bağımsızlığınıza, şeref ve haysiyetinize, devrimlerinize, tarihinize, kültürünüze sahip çıkınız !.. Ben buradayım ! İçinizde, kalbinizde, düşüncelerinizde, Eylemlerinizde, damarlarınızdaki asil kanda ! .. Ben Mustafa Kemal'im ! Ben Atatürk'üm !

alıntıdır

244
Beyler biliosunuz ki bugün atamızın ölüm yıldönümü ve bir sitede rastladım yüzyılın adamı kimdir diee ve orada ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TE wardı ve hemen ATAMIZA oyumu kullandım ve size de bu konuyu açtım inş. bakarsınız ve M.KEMAL ATATÜRK e oyunuzu kullanırsınız.







Bir sitede yapılan dünyaya damga vurmuş kişilerin oylaması var.Şimdi vericeğim siteye girip Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün yanındaki kutuyu işaretleyip ortadaki VOTE ye tıklamanız yeterli.

Bilen Bilmeyene Duyursun



Şuan Açık ara Öndeyiz Haydi Dostlar!!!







haydi ark lar bastırın şu adamları yerle bir edelimmm

245
Arkadaşlar internette gezinirken böyle bir bilgiye rastladım. Forumda da aradım, bulamadım.



Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya soyadı kanunu çıktığında 14 soyadı seçeneği arasından ATATÜRK soyadını seçmiştir. Diğer soyadı adayları:



Mustafa Kemal Etel



Etel: Attila'nın adının orjinal söylenişidir. Büyük Nehir anlamına gelir.



Mustafa Kemal Etil



Etil: Etel kelimesinin eş anlamlısıdır.



Mustafa Kemal Etealp



Etealp: Altay dilinde büyük kahraman demektir.



Mustafa Kemal Arız



Arız: Türk Büyüğü Alp Arız'ın soyadıdır.



Mustafa Kemal Ulaş



Ulaş: Bir Türk büyüğü Ulaş oğlu Şakir Kazan'dan esinlenilmiştir.



Mustafa Kemal Yazır



Yazır: Bir Türk büyüğü olan Yağlıkçı oğlu Yazır'dan esinlenilmiştir.



Mustafa Kemal Emen



Emen: Bir Türk büyüğü olan Uçan oğlu Emen Bey'den esinlenilmiştir.



Mustafa Kemal Çoğaş



Çoğaş: Bir Türk büyüğü olan Ulaş oğlu Şakir Kazan'ın bir ünvanı olması sebebiyle önerilmiştir.



Mustafa Kemal Salış



Salış: Eski Türkçe'de güneş, ışık anlamına gelmektedir.



Mustafa Kemal Beğit



Beğit: Eski Türkçe'de sağlam, kâvi anlamına geldiği için önerilmiştir.



Mustafa Kemal Ergin



Ergin: Eski Türkçe'de aydın anlamına geldiği için önerilmiştir.



Mustafa Kemal Tokuş



Tokuş: Bir Türk büyüğü olan Ertokuş Bey'den esinlenilmiştir.



Mustafa Kemal Beşe



Beşe: Eski Türkçe'de seçkin anlamına geldiği için önerilmiştir.



Saffet Arıkan bu alternatiflere ek olarak "Türkata" ve "Türkatası" soyadlarını da eklemiştir.



Çankaya'da ki toplantıda liste okunduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa orada bulunan Naim Hazım Onat'a onun ne düşündüğünü sormuştur. Onat da şu cevabı vermiştir:



" 'Türkata' ve 'Türkatası' kelimeleri gerek yazılışta gerekse söylenişte bana biraz tuhaf geliyor. Arkadaşlar, biliyorsunuz tarihimizde 'Atabey' ünvanı vardır. Anlamı da askerlikte müşavir, hoca demektir. Bu ünvanı taşıyan birçok Türk büyüğü vardır. Biz de Türk'e her alanda atalık etmiş, Türklüğü kurtarmış, istiklaline kavuşturmuş olan büyük Gazi'mize 'ATATÜRK' diyelim. Bu bana şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor."



Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa, ATATÜRK soyadını benimsemiştir.

246
Köşk’teki Atatürk tabloları kaldırıldı

Ünlü ressam Yaşar Çallı, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in isteği üzerine yaptığı, “Atatürk ve Devrimleri” konulu edinen tabloların Çankaya Köşkü’nün duvarlarından indirilip, depoya kaldırıldığını iddia etti.



1 yılda yapıldı

Gazeteport adlı internet sitesinden Yavuz Alatan’a açıklamalarda bulunan Çallı, bu tabloları Sezer tarafından  Çankaya Köşkü’nde kendisine tahsis edilen atölyede yaptığını belirterek gelişmeleri şöyle anlattı: “Bu atölyede 1 yıl çalıştıktan sonra 32 adet tabloyu teslim ettim ve Köşkün duvarlarına asıldı. 11. Cumhurbaşkanı göreve gelince, benim yaptığım ve duvarlarda aslılı bulunan tabloların da indirildiğini öğrendim. Köşk’teki yetkililerle yaptığım görüşmede, bu eserlerin depoya konulduğunu belirttiler. Bu olay sonrası artık Köşk davetlerine katılmıyorum.” dedi. Çallı, tablolar arasında yer alan “Kaos” adlı çalışmasında, cumhuriyete yönelik saldırılar ve şehitleri konu ettiğini  vurgulayarak şöyle devam etti:  “Tabloların büyük bölümü 70x90 boyutundaydı. Bunları depoya kaldırmışlar. Köşk yetkilileri şimdi de ’Merak etmeyin hepsi envantere kayıtlı’ diyorlar. Ancak Sezer, bu tabloları depolarda dursun diye hazırlatmadı.” Yaşar Çallı, depoya kaldırılan tabloları arasında yer alan “Kaos” isimli çalışmayıyeniden resmettiğini de belirtti. Bu kez tabloda son yaşanan gelişmelerin de yer aldığını belirten Çallı, “ Tabloda kara çarşaflı bir grubu, yeşil renkli AB bayrağı ile çizdim.Türkiye’nin içinde bulunduğu durum karşısında sanatçılar da seslerini daha fazla duyurmalı.” ’dedi.




248
[yt]6ql0Oe42Nk8[/yt]



Gerçek liderlik nasil olur gorun beyler gorun.

249
Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi konuşması Nutuk’ta neden makaslandı?

 

 * Mustafa Armağan  

 

 İnceleyelim öyleyse.

 Örneğin, M. Kemal’in ‘kongre kararları’ olarak sıraladığı ve okul kitaplarından başlayarak kongre ile ilgili hemen tüm yayınlarda yer alan ‘Ulusal sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, biribirinden ayrılamaz’ ilkesi ne tüzükte, ne de bildiride bu biçimiyle düzenlenmiştir… Söylev’de [Nutuk’ta] ‘Manda ve himaye kabul olunamaz’ biçiminde aktarılan kesin hüküm de kongre kararları ve bildirisi içinde yer almaz.” (Türk Devrim Tarihi, 1. Kitap, Ankara, 1991, Bilgi Yayınevi, s. 214-215.)

 Pâyitahttaki münevverânın ve din ü devlete hizmetleri mesbûk zevat-ı aliyenin mesai-i masrufeleri, kıymetdar olmakla beraber, [ancak] te’sir ve murâkabe altında mahsur bir muhit; kendilerini daima tehdit ve akametle müteessir etmektedir.”

 Bu bâbdaki esrâr ve muhâberâtın ve zât-ı akdes-i padişahî ile geçen ma’ruzât ve müdavelâtın şimdilik neşri muvâfık olmayıp inşaallahu teala mübarek vatan ve milletin bilfiil mazhar-ı necât olduğunu idrak edince kitap halinde intişârı ve o zaman bugünkü kongre heyet-i muhteremesini teşkil buyuran zevât-ı kıymetdâra da bir hâtıra-i millî olarak takdimi mutasavverdir.”

 Böylece Erzurum Kongresi tutanaklarında yer alan ancak Nutuk metnine alınırken özellikle atlanan kısımlarda çok önemli bazı bilgiler yer aldığını gördük. Bunları maddeler halinde özetleyelim:

 5.Bu konudaki sırların açıklanması şimdilik uygun olmamakla beraber kurtuluştan sonra bunları kitap yapıp hepinize milli bir hatıra olarak birer adet vereceğiz.

 Vahdettin’in hain olmadığını belgeleyecek bu sırları bırakın, o sırlara ait bu belgeler bile kamuoyundan yıllardır gizlendi. Yoksa Süleyman Demirel’in 2005 Temmuz’unda dediği gibi, Vahdettin’in daha 100 yıl hain olarak bilinmesi gerektiğinden mi?





haber7



250


































Beyendiyseniz Bi Teşşekür Yeter






251
Avrupa Birliği, KKTC ve Rumlar'a "Barış için, savaş konularını ders kitaplarından çıkartın. Masrafı öderim" dedi. KKTC yöneticileri bunu hemen kabul etti. AB'den gelen 69 bin YTL ile yeni sosyal bilgiler kitabı basıldı. Kitaplarda artık, Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Harekatı, Türkiye Cumhuriyeti, Rauf Denktaş yok... Peki Rumlar ne yaptı? "Tarih değişmez. Para sizin olsun" dedi.





     

      Bu ne rezillik

      Takvim gazetesinin haberine göre, KKTC'de okullarda okutulan sosyal bilgiler kitaplarında Atatürk'ten ve Kıbrıs Barış Harekatı'ndan söz edilmiyor.

      Avrupa Birliği'nin "Rumlar'la dost olmak için kitaplarınızdaki milli tarihleri silin" önerisi, KKTC'de uygulanmaya başlandı. Skandal uygulamayla, 6. sınıf sosyal bilgiler ders kitabında Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekatı bulunmuyor. Ancak tarih sahnesinde yer alan Sümerler'den Osmanlılar'a tüm uygarlıklar ve devletler anlatılıyor.

      Kitabın orta bölümlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi ifadesi geçiyor. Sanki daha sonra yeni bir devlet kurulmuş gibi. Kitapta sadece 1 sayfada Atatürk'ün resmi bulunuyor. Bunun sebebi ise yasal zorunluluk. Atatürk'le ilgili başka herhangi bir detay yok. KKTC eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da kitapta hiç söz edilmeyen isimlerden biri. AB, tüm gerçeğin silindiği bu kitapların hazırlanması için 69 bin YTL'lik yardımda bulundu.



milliyet

252
İş Bankası reklamında Atatürk'ü canlandıran Haluk Bilginer'in söylediği ve dilbilgisi açısından hatalı olduğu belirlenen "Ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olmayacak" cümlesi, "Ne eline batan diken. ne de söylenenler umurunda olacak" şeklinde düzeltildi.

253
Yeni kazanç kapıları yine Atatürk



Atatürkçü Düşünce Derneği maddi destek sağlamak için Atatürk resimli kredi kartları çıkarma kararı aldı. Derneğin bazı şubeleri karara itiraz etti. Neden mi?



15 Kasım 2007 03:21



 

Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un genel başkanlığını yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği, Atatürk logolu kredi kartı çıkarma kararı aldı. Bu konuda bankalarla görüşmelerin gerçekleştirildiği belirtilirken, söz konusu uygulamanın gerekçesi "derneğe maddi destek sağlanması" olarak açıklandı.

Ancak pek çok dernek üyesi ve şube yöneticileri bu karara itiraz ettiler. ADD'nin kullandığı siyah beyaz Atatürk figürünün bir banka ile anlaşarak o bankanın kredi kartlarına basılacak olmasına derneğin bazı üyeleri, "kapitalizmin ve sömürünün her türüne karşı çıkan Atatürkçü Düşünce Sistemine aykırı olduğu" gerekçesiyle karşı çıkıyor.



'ŞEHİT CENAZELERİ GELİRKEN...'



Isparta şubesi başta olmak üzere pek çok ADD şubesi genel merkeze itiraz etti ve üye listelerini bildirmeme kararı aldı. ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek, "Uygulamaya hiç bir şekilde katılmayacağımızı genel merkeze bildirmiş bulunuyoruz" dedi. Özyürek, "Her gün şehit cenazeleri gelirken, önceliğimizin kredi kartı bastırıp dağıtmak, bankalarla anlaşmalar yapmak olmaması gerekir. ADD'nin daha ağır sorumlulukları var. Zamanlaması da yanlış" dedi.



BÜTÜN ÜYELERE KREDİ KARTI



ADD Genel Yönetim Kurulu üyesi Metin Kuzugüdenlioğlu ile Genel Sekreter Yardımcısı Abdurrahman Kurtaslan tarafından projelendirilen uygulamayla ADD üyelerine çeşitli bankalardan ADD logolu Visa kart çıkartılacak. Dün şubelere gönderilen yazıda, bu konuda ciddi ilerlemenin olduğuna dikkak çekilerek, "Visa kart projesinde Derneğimize maddi ve diğer yararlar sağlanması amaçlanmıştır. Projemize destek verecek bankalara sunulmak üzere aşağıdaki formata uygun üye bilgilerinin 22 Kasım 2007 tarihine kadar Genel Merkeze elektronik posta veya faks olarak ivedilikle gönderilmesi gerekir" ifadeleri kullanıldı.

Yenişafak

254
ULu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamı boyunca 19 sayısı hep önde oldu. İşte ilginç rastlantılar..



İşte, Atatürk'ün hayatı boyunca 19 rakamının yeri:



"- Atatürk, 1881'de 19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğdu. Başka bir anlamla, 19. yüzyılda 19 yıl yaşadı.



- 1881 yılı, Rumi takvime göre 1297'dir. Bu rakamların toplamı ise 19'dur.



- 1902'de Harp Okulu'ndan teğmen rütbesiyle mezun olan Atatürk'e, 19 yıl sonra 19 Eylül 1921'de son rütbesi verildi, mareşal oldu ve "gazi" unvanını aldı.



- Atatürk Harp Okulu'nu 20. olarak bitirdi. Subaylardan birisi yabancı olduğu için mezun olan 19. Türk subayı oldu.



- 19 Nisan 1909'da Hareket Ordusu ile İstanbul'a girdi. 19 Aralık 1915'te albaylığa yükseldi.



- 19 Mart 1916'da tuğgeneral oldu.



- Çanakkale Savaşı'nda 19. Tümen'i kurdu ve yönetti.



- 30 Nisan 1919'da 9. Ordu Müfettişliği'ne atandı.



- 19 gün sonra 19 Mayıs 1919'da 19 kişiyle birlikte Samsun'a ayak bastı.



- Samsun'da 19 gün kaldı.



- 4 Temmuz 1919'da Erzurum'a gitti. 19 gün sonra 23 Temmuz'da Erzurum Kongresi'ni topladı.



- İstanbul'a toplam 19 kez geldi.



- Atatürk'ün, TBMM'nin ilk kütüğündeki sıra numarası 19 oldu.



- Atatürk'ün cenaze töreninde Chopin'in 19 notalı 19. Marşı çalındı.



- Atatürk'e verilen madalyaların toplam sayısı 19'dur.



- Doğum yılı olan 1881 ve ölüm yılı olan 1938 19 a tam olarak bölünebilmektedir.



- Ebediyete intikal ettiğinde bıraktığı nakit miras 19 bin lira oldu.



- "Ne mutlu Türk'üm diyene" ve "Mustafa Kemal Atatürk" sözcüklerinin harf toplamı da 19.

255
ABD’de öğrencilerine ve Amerikalı subaylara Atatürk üzerine ders veren Prof. George Gawrych, ülkesinin Ulu Önder’i yeni keşfettiğini söyledi.

 

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun davetlisi olarak dün Ankara’da ’Siyasi ve askeri deha olarak Atatürk’ başlıklı bir konferans veren ABD’nin Baylor Üniversitesi Öğretim Üyesi tarihçi Prof. Dr. George Gawrych, Hürriyet’e konuştu.


Sayfa: 1 ... 14 15 16 ... 99