Forum Zero
ForumZero

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Zero

Sayfa: 1 ... 10 11 12 ... 99
171
Atatürk ve Diğer Türk Önderlerimiz / Duatepe
« : 25 Şubat 2011, 17:44:27 »
Sakaraya Savaşlarından sonra, 31 Ağustos 1921 günü Duatepe de düşman tarafından ele geçirildi. Geri çekilme Duatepeye kadar sürmüş, düşman Anadolu'nun içlerine kadar ilerlemişti. Başkomutan Mustafa Kemal 21 Elül 1921 günü Karşı Taarruz emrini verdi ve düşman elinden alınan ilk tepe oldu Duatepe. Bu zafer basit bir tepenin alınmasından ibaret değil, büyük zafere giden yolda ilk adım olmuştu. Bu zaferden sonra düşman İzmir'den denize dökülüne kadar kovalanmış, bağımsızlığa giden yolda bütün kapılar sonuna kadar açılmıştı. Bu açıdan Duatepe'yi bağımsızlığın dönüm noktası olarak görmek gerekmektedir.

Halide Edip Adıvar bu zaferi şöyle betimlemiştir:

"Mustafa Kemal Paşa’nın muharebeyi idare ettiği siperlere girdiğimde;- Gelin hanımefendi, harbediyoruz. Duatepeye hücum ediyoruz dedi. Biraz sonra Dua Tepe alınmıştı. Üstünde bir tek Türk askerinin, güneşin altında, elinde bayrakla ayakta durduğunu gördüm. İşte o an, Türk’ün makus talihinin artık değiştiğini hissettim."

Dün düşman topla, tüfekle Anadolu'nun içine kadar girmiş, topraklarımızı ele geçirmişti. Bugün ise düşman ülkenin dört bir yanında elini kolunu sallamaktadır. Fakat artık düşmanı, İngiliz, Yunan, Fransız, Amerikan... olarak tanımlamak mümkün değildir. Ülkenin dört bir yanında karşı koymamız gereken düşman; gericilik, bölücülük, emperyalizm ve cehalettir.

"Hattı müdafaa yoktur, Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır." sözünü rehber edinerek ülkemizi yeniden aydınlık günlere kavuşturmak için hep birlikte, her yerde çalışmamız, bu uğurda büyük özveride bulunmamız gerekmektedir. Bu dönüm noktasını oluşturmak içinse ne bir tepemiz var, ne de bize ölmeyi emreden bir Mustafa Kemal var. İşte bu dönüm noktasını oluşturmak için hepimizin birer Mustafa Kemal, her yerin Duatepe olması gerekmektedir.[/b]

172
Atatürk ve Diğer Türk Önderlerimiz / AtatÜrk...
« : 25 Şubat 2011, 17:44:22 »
Üvey evlat oldu.

Tutuklandı.

Hapse atıldı.

Sürüldü.

İşsiz kaldı.

Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne;  'Harcamalarım

fazla değil, zira gelirim hep az.'

Hastalandı, böbreklerinden.

Vuruldu, göğsünden.

Mesleğinden atıldı.

İdama çarptırıldı.

Kardeşleri öldü.

Çocuğu olmadı.

Boşandı.

Karaciğeri iflas etti.



Evet...

Mustafa Kemal Atatürk bu...



 

İşte liste yukarıda.

 Bunu anlatın...

 Direnen, teslim olmayan ruhu anlatın ..

 

  Korkmasınlar engellerden.

         Korkmasınlar yalnız kalmaktan. Korkmasınlar işsizlikten...

   Korkmasınlar parasızlıktan.

 Korkmasınlar alçaklardan.

  Korkmasınlar doğrulardan.



  Yürek dediğin...

  Sadece organ değil

  Bunu anlayın !!!

 



 

Bir Anı ...



İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler...

Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün

kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını

yıkamaktadır. Yaveri; 'Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde, niye

böylesiniz?' der. 'Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı

unutmuşsunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı. Setremi yastık

yaptım üşüdüm. Uyumadım kalktım' der. Yaveri; 'Aman paşam! Birimize haber verseydiniz. Hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik' der ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir; 'Geç fark ettim. Hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam degil, milletimin rahat uyumasi ..'





 HALA UYANAMADIK !!!



[/b]NOT:ab uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden ATATÜRK resimlerinin kaldirilmasini protesto ediyoruz!!!

173
Atatürk’ün geometri kitabı

Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesinde karşımıza çıkan ilk adım yine, Atatürk’ün 1936-37 kış aylarında kendisinin yazdığı ve geometri öğretiminde yol gösterici olarak tasarlanan 44 sayfalık bir geometri kitabı. Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmış, 1971 yılında da ikinci bir baskısı Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılmış. Kitapta yer alan, günümüzde de kullanılmakta olan pek çok terim, Atatürk tarafından türetilmiş. Atatürk’ün türettiği sözcükler ile daha önce kullanılan Osmanlıca sözcükler karşılaştırıldığında yapılan işin önemi ortaya çıkıyor. Tablodan da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik terimlerinin hemen hemen tamamı Atatürk tarafından türetilmiş, başka bir ifadeyle bu sözcüklerin büyük çoğunluğu tutmuş. Atatürk’ün önerdiklerinden sadece “varsayı, pürüzma, dikey üçgen, dikey açı, tümey açı, imsiy, ökül, yüre” terimleri yerine, bugün sırasıyla “varsayım, prizma, dik üçgen, dik açı, tümler açı, benzerlik, tüm/bütün, küre” terimleri kullanılıyor.

OsmanlıcasıAtatürk’ün önerdiği

Bu’ud - boyut

mekan - uzay

satıh - yüzey

kutur - çap

nısf-ı kutur - yarıçap

kavis - yay

muhit-i daire - çember mümâs - teğet

zâviye - açı

re’sen mütekabil zâviyeler - ters açılar

zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar

kaaide - taban

ufkî - yatay

şâkulî - düşey

amûd - dikey

zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar

va’zîyet - konum

mustatîl - dikdörtgen

muhammes - beşgen

müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ - eşkenar üçgen

müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn - ikizkenar üçgen

şibh-i münharif-yamuk

mecmû - toplam

nisbet - oran

tenasüb - orantı

mesâha-i sathiyye - alan

müştak - türev

müsavi - eşit

mahrut - koni

faraziye - varsayı

hat - çizgi

mukavves - eğri

seviye - düzey

dılı - kenar

muvazi - paralel-koşut

menşur - pürüzma

hattı mail - eğik

veter - kiriş

re’s - köşe

zaviyei hadde - dar açı

hattı munassıf - açıortay

muhit - çevre

kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen

tamamlıyan zaviye - tümey açı

murabba - kare

mümaselet - imsiy

umumi totale - ökül

küre - yüre

kaynak atatürk

174
MUSTAFA KEMAL HAKKINDA 30 ÖZEL ŞEY







1.'ATA' LAFINI SEVMEZDI

'Ataturk' hitabini ilk kez donemin Turk Dil Kurumu Baskani bir konusmasinda kullanmis, Mustafa Kemal de cok begenerek soyadi olarak almisti.Kendisine Ata' diye hitap edilmesinden hic hoslanmazdi.

2.EN SEVDIGI YEMEK

Manastir Askeri Lisesi yillarindan kalan bir aliskanlikla hayati boyunca en sevdigi yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldi. Tatliya duskun degildi ama cani istediginde cok sevdigi gul recelini tercih ederdi.

3.EN BUYUK HAYALI DUNYA TURUNA CIKMAKTI

Omru yetseydi bir dunya turuna cikip Turk dili ve tarihi uzerindeki calismalarini genisletmek en buyuk hayaliydi.

4.BASUCU KITABI 'CALIKUSU' YDU.

Binlerce kitabi vardi.Ama bunlarin arasinda bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile basucundan ayirmadi. Resat Nuri Guntekin'in unlu Calikusu' romanini hep yaninda tasir, her gun rastgele bir yerinden acar, birkac sayfa okurdu.

5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU

Atlardan sonra en sevdigi hayvan kopekti. 'Fox' adini verdigi kopegi, Gazi`nin yataginin ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara duskunlugu o dereceydi ki bir gun misafirlerinin de gorebilmesi icin yeni dogmus bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile emretmisti.

6.TAM BIR SALON ADAMI

En sevdigi dans valsti. Muzik zevki cesitlilik gosteriyordu.Klasik Bati muzigi disinda Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.GOMLEKLERININ TUMU BEYAZDI

Gomleklerinin hepsi beyazdi. Bu gomlekler ilk yillarda Isvicre`de ozel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasina onculuk edebilmek icin Beyoglu`nda bir terziye diktirilmeye baslanmisti.

8.DOLABINDA LACIVERTE YER YOKTU

Takim elbiselerinin tasarimlarini hep kendisi cizerdi.Lacivert takim giymeyi sevmezdi.

9.OLCULERI

Boyu 1.74 idi.Hayatinin son donemlerine kadar 76 olan kilosu hastaliginin ilerlemeye baslamasiyla 46'ya kadar dusmustu. 43 numara siyah rugan ayakkabi giyerdi.

10.RUMELI SIVESI

Ozenli ve temiz bir Turkce konusurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli sivesiyle telaffuz ederdi.

11.HAZIN BIR HIKAYE

Hayatinda bir donem cok onemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatina trajik bir sekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarinin nerede oldugu bilinmiyor.

12.CUMHURBASKANLIGINDAN SIKILIYORDU.

Hayatinin cogunu gecirdigi savas cephelerinden sonra Cumhurbaskani olarak gecirdigi yillar ona bir tecrit yasantisi gibi geliyor, cok sevdigi halkindan ve sade bir vatandas yasamindan uzaklastigini dusunuyordu.

13.PAPA`NIN TEMSILCISINE ELBISE

Kiyafet Kanunu cercevesinde tum din adamlarinin dini kiyafetleriyle sokaga cikmalari yasaklaninca, Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milasli eliyle bir koleksiyon hazirlatti.

14.KENDISI TIRAS OLMAZDI.

Sabah kahvaltilariyla arasi hic hos degildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasindaki divanin uzerine bagdas kurarak oturur, gunun ilk kahvesini sigarasini icerdi.Bir ozelligi de kendi kendine tiras olmamasiydi.

15.DUZEN TAKINTISI VARDI

Evinde ,cevresinde hatta konuk oldugu evlerde bile egri duran esyalari duzeltmeden rahat edemezdi.

16.HOSGORULU LIDER

Koylunun birinin gazete kagidina sardigi tutunu icmeye calisirken eli yanmis,'Alin bunu kendi icsin' diyerek Ataturk`e kufretmisti.Mahkemeye cikarilacakti. Ataturk olayi dinledikten sonra 'Onu mahkemeye vereceginize dogru durust sigara icmesini temin edin' dedi.

17.SIGARA PAZARLIGI

Hastaliginin baslangicinda kendisini muayene eden Dr.Fissinger gunde kac paket sigara ictigini sormus, Ataturk 'sekiz' demisti. Doktor bunu gunde bir pakete indirmesi gerektigini soyleyince gulumseyerek cevap vermisti:'Ben zaten bir paket iciyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacagim'.

18.'BU NASIL HALKCILIK?'

Bir sabah milletvekilleri ile trene binmisti.Konduktorun milletvekillerinden bilet parasi almamasina sasirmis nedenini sormustu.Trenin milletvekillerine bedava oldugunu ogrenince epey ]sinirlenmis, 'Ne de guzel halkcilik ama' demisti.

19.'LAIKLIK ADAM OLMAKTIR!'

Ilk mecliste bir oturum sirasinda uyelerden biri laikligin ne manaya geldigini anlamadigini soyleyince Gazi cok sinirlenmis ve elini kursuye vurarak bir din bilgini olan uyeye cevap vermisti: 'Adam olmak demektir hocam,adam olmak!'

20.KURBANLARI BAGISLARDI

Gittigi yurt gezilerinde kendisi icin kurban edilen hayvanlara bakamaz boyle durumlarda sirtini doner yada kesilmelerini engellerdi.

21.YABANCI DILE MERAKI

Askeri lisede ogrenmeye basladigi Fransizca'yi sonraki yillarda gelistirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konusurken araya Fransizca sozcukler de eklerdi.

22.FASULYESINE POKER

Kumardan hoslanmaz ama arkadaslariyla fasulyesine poker oynardi.Oyun sonunda kazandiklarini iade ederdi.

23.KAN GORMEYE DAYANAMAZDI

Cephelerde dusmanla gogus goguse savasmis biri olarak en ilginc ozelligi savas meydanlari disinda kan gorunce fenalasmasiydi.

24.KULAKLARI DUYAN TEK KISI.

Fransiz tarihcisi Herriot Ankara`ya geldiginde Gazi`nin kulaklarinin duyuyor olmasina sasirmis anilarinda bunu espirili bir dille anlatmisti: 'T.C`de bir tane kulaklari duyan kisi var onu da Cumhurbaskani yapmislar'.

25.BIR RICASI BAS ACTIRDI

Bir gun halk arasinda dolasirken carsafli bir kadina rastlamis, 'Hafiz Hanim benim hatirim icin basindaki ortuyu acar misin?' diye sormustu. Kadin bas ortusunu acarak , Ataturk`un onunde egildi ve ellerini optu.

26.BILARDO VE YUZME

Sportmen kisiligi vardi. Her gun at biner , yuzmeye gider ve bilardo oynardi.

27.EN BASARILI DERS.

Egitim hayati boyunca en basarili dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayati boyunca surdu.

28.YAGCILARA GECIT YOK

Yagcila cok kizardi Bir aksam sofrasida kendisine gereksiz sekilde iltifat eden Abdulhak Hamit`e mudahale etti.

29.SON YILBASI GECESI 1937`yi 1938`e baglayan son yilbasi gecesini Disisleri Bakani Tevfik Rustu Aras ile bas basa gecirmisti. O gece dolabindaki bazi elbiseleri bakana hediye etmisti.

30.KOSKTEKI GUVERCINLIK

Kuslari cok severdi.Cankaya Kosku`nde ozel bir bakicinin ilgilendigi guvercinligi vardi.

175
Evet arkadaşlar tam 95 tane ATATÜRK anısı..



ATATÜRK'ün anılarını buraya yazmak uzun olur diye bir word belgesi hazırladım. Bu 95 tane anı Word belgesinde 58 sayfa yer aldı. Umarım beğenirsiniz. Bence mutlaka indirilmesi ve okunması gereken anılar. ATATÜRK'ün muhteşem vasıflarını bir kez daha anlayabilmemiz için mükemmel anılar diye düşünüyorum.







.rar şifresi: Message to show when link is hided 'dur.



Sevgilerle..




176
Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil, Brüksel'de düzenlediği basın toplantısında Türkiye ile ilgili ağır ithamlarda bulundu, akıl almaz iddialar ortaya attı. Bu arada, toplantıya katılan Prof. Dr. Ronald Mönch, Tunceli'de yaşananların 'insanlık suçu' olduğunu savunarak, Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile üst düzey askeri yetkililer için, "Yaşasalardı savaş suçlusu olarak yargılanmaları gerekirdi."



Haberi izlemek için  tıklayınız

177
Dolmabahçe Sarayı’nda çöp diye ayrılıp, imha raporu çıkarılan 40 konteynır ve 216 naylon torba içindeki belgeler arasından Atatürk’e suikast yapılacağını bildiren bir evrak da çıktı



Milliyet gazetesinden Ömer Erbil'in haberine göre, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na ait Dolmabahçe Sarayı’nın bodrum katlarında bulunan çok kıymetli arşiv belgeleri, çöpe atılacakken son anda kurtarıldı.

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı’na devredilen 40 çöp konteynırı ve 216 naylon torba içindeki evrak, Bağcılar’daki ısı ve nem ayarlı depolarda koruma altına alındı. Elden geçirilen belgeler arasından Atatürk’e Fransız bir sinema makinisti tarafından suikast düzenleneceği bilgisinin yazılı olduğu bir belge de çıktı.



Gelişi güzel dolduruldu

Milli Saraylar yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Arena programı yapımcısı Uğur Dündar’ın 1998 yılında Dolmabahçe Sarayı’nın bakımsızlığıyla ilgili yaptığı programın ardından Harem bölümünde Kadın Efendiler Dairesi’nin bodrum katları ve Cariyeler bölümü aceleyle temizlendi.

Burada bulunan belgeler gelişi güzel konteynırlara ve naylon poşetlere dolduruldu. İddiaya göre, 1999 yılında Prof. Dr. Ali İhsan Gencer, Prof. Dr. Nezihi Aykut gibi hocalara söz konusu belgeler değil, elden çıkarılabilir belgeler gösterilerek “imha raporu” hazırlatıldı.

Ancak dönemin Milli Saraylar Daire Başkanı Polat Akbulut imha edilmesine karşı çıktığı belgelerin konteynır ve naylon torbalar içinde bir depoda bekletilmesini istedi.



Sorumlu görevden alındı

Aradan geçen 9 yılda belgelerle ilgili hiçbir çalışma yapılmadı. Geçen yıl arşiv bölümünde çalışan bazı uzmanlar, Milli Saraylar Daire Başkanı Cemal Öztaş’a bir dilekçe yazarak arşiv bölümündeki rahatsızlıklarını dile getirdi. Dilekçe üzerine başlatılan soruşturmada, sarayın ücra köşesinde imha edilmeyi bekleyen arşiv belgeleri bulundu.

Arşiv ekibi, belgeler üzerinde yaptığı incelemede Osmanlıca olan evrakın bir bölümünün Hazine-i Hassa arşivine, bir bölümünün de Cumhuriyet dönemi Dolmabahçe yazışmaları ile Atatürk’e ait yazışmalar olduğunu tespit etti.

Bunun üzerine 1999 yılında bu belgelerin imha edilmesi yönünde karar aldırtan arşiv sorumlusu Demet Kesal görevinden alındı.



Araştırmacılara açıldı

Gün ışığına çıkarılan belgelerin bir çoğunun yıllar içinde bakımsızlıktan çürüdüğü tespit edildi.

Kurtarılabilen belgeler için ise, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı’ndan yardım istendi.

İki kurum arasında yapılan protokol doğrultusunda milyonlarca arşiv belgesi, Devlet Arşivleri’ne teslim edildi. Konularına göre ayrılan belgeler, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’ne ait Bağcılar’daki özel depoya kaldırıldı.

Bir kısmı, mikro filmleri çekilerek araştırmacılara açıldı. Bir kısmının mikro film işlemi ise devam ediyor.







Çöp diye ayrılan evrakların büyük zarar gördüğü ve bazılarının çürüdüğü belirlendi.



Suikast planıyla ilgili belge

Dolmabahçe’de konteynır ve çöp torbaları içinde yıllarca bekleyen belgeler arasında, Atatürk’e Fransız bir sinema makinisti tarafından suikast düzenleneceği bilgisinin yer aldığı belge de bulundu.

Belgeye göre suikast, saklı (yani gizli) ibaresi ile 28.08.1930 tarihinde 1. Şube Polis Müdürü imzasıyla bir üst makama bildiriliyor. Yazıda şöyle deniliyor:

“Bazı aleyhtarlarımız tarafından sinema almak bahanesiyle Reisi Cumhur Hazretlerine suikastta bulunmak üzere sinema operatörü bir Fransızla mutabık kaldıkları haber alınmıştır. Azami takayyüdat icrası ve bu nam altında memleketimize gelecek eşhasa karşı çok müteyakkız davranılması ve ufak bir hareketten derhal malumat verilmesi ehemmiyetle beyan olunur.”

Ancak arşivde bu konuda daha sonra nasıl bir gelişme olduğuna dair evraka rastlanmadı.



Kaynak:VATAN

178


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal’in, günlük yaşamının akışı hakkında fikir veren bu kısa görüntü, onun insanî ilişkilerinde sergilediği içten tavrı ve yüksek karakterini de göstermektedir.

Videonun ilk bölümünde Gazi’nin, Grew’e bilgi verdiği ve çiftlik müdürü Tahsin (Coşkan) Bey’i takdim ettiği görülmektedir. Tahsin Bey çiftliğin kuruluşunu ve o güne kadar yapılanları anlatmaktadır. Daha sonra çiftlik toplu olarak gezilmekte ve yaşayan hayvanlar hakkında bilgiler alınmaktadır. Traktörle yapılan küçük gösteri ise, çiftlikte teknolojinin kullanımına dair iyi bir örnektir.

1930 sonbaharında çekilen 7 dakika 18 saniyelik görüntü, merhum Celal Bayar tarafından Türkiye İş Bankası’na yaptırılan “Atatürk Sevgisi” adlı filmden alınmıştır.

179
Vefatının 70. yılında Büyük Önder Atatürk'ü bu kez gençler tartıştı...



 

Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ın Sakarya Üniversitesi'nden ekrana gelen dün geceki bölümünde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı her yönüyle tarışıldı.



Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ve Atatürk Araştırmaları Merkezi Eski Başkanı Mehmet Saray'ın konuk olduğu program gençlerin zaman zaman sertleşen söylemleri ve ilginç sorularıyla devam etti.

Kızı Timsal Karabekir, Kazım Karabekir ve Atatürk arasında yaşananları anlatıyor...

Kurtuluş mücadelesinin kaderini değiştiren cümle: "Emrinizdeyim Paşam!"

Atatürk hakkında tutuklama emri çıktığında; Erzurum'da bir konakta Rauf Orbay ile birlikte oturmakta olan Atatürk'e "Kazım Karabekir kuvvetleri ile geliyor." derler. Mustafa Kemal sararır. "Herşey buraya kadarmış. Milli mücadele başlamadan sona erecek." der. Kazım Karabekir sivil Mustafa Kemal'in karşısına gelir ve "Emrinizdeyim Paşam!" der. İşte o an Türk'ün tarihi, yıldızı parlamış, Cumhuriyetin temelleri atılmış, Mustafa Kemal, "Atatürk" olmuştur.



İzmir Suikastı acı bir iftira

İzmir Suikastı acı bir iftira. Belki bir suikast olmuş ama o Paşalar'dan hiçbiri abide olarak gördükleri ve o abidenin birer taşı olmaya hazır oldukları kişiye böyle bir saldırı yapacak kişiler değillerdi.

Yani İzmir Suikastı suikast içinde suikasttır. Ki o paşalar idamla yargılandılar. Ama sonra hepsi beraat etti. Çünkü hepsi alnı açık şerefli Paşalardı.



Babamı Atatürk'le görüştürmediler

Dolmabahçe Dil Kurultayı'nda Atatürk diyor ki; "Bana Kazım'ı getirin, barışmak istiyorum." Ama nedense bririleri araya girip etten duvar örüyor ve babam Atatürk'le görüşemiyor.

Daha sonra komaya girmeden Atatürk tekrar; "Getirin Kazım'ı helalleşmek istiyorum." diyor. Ama babama haber vermiyorlar.

Ablalarım o zaman babama; "Gider miydin baba?" diye sorduklarında babam; "Tabii giderdim, çünkü o Mustafa Kemal'di." diyor.

Biz aile olarak asla Mustafa Kemal'e kırgın değiliz, olamayız. O yüce insan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu.

Timsal Karabekir'in diğer açıklamaları ise şöyle;



O dönem ceylan derisinde oturmadılar, borçları ödediler

Osmanlı'nın küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Birinci Meclis'e bakarsanız çok zor şartlarda oldujlarını görürsünüz. Onlar Ceylan derilerinde oturmadılar. Fakat Osmanlı'nın borcu son kuruşuna kadar ödendi. Ben bugün herkesi ekonomide Kurtuluş Savaşı'na davet ediyorum. Borcumuzu ödememiz mecburidir.

Programda ekrana gelen çapıcı röportajlar ise Atatürk'n hayatının gizli bugüne dek çok fazla konuşulmayan bazı önemli noktalarını da gözler önüne serdi.





Atatürk olmasaydı Hz. Muhammed'in mezarı yıkılacaktı

AKP Eski Milletvekili Prof Dr. Nevzat Yalçıntaş anlatıyor;

"...Vahabilik'te mezar ziyareti günah sayıldığı için Suudiler bütün mezarları yıkmaya başlamışlar. Sıra Hz. Muhammed'in mezarına gelmiş. Ülkedekiler Mustafa Kemal Atatürk'ten yardım istemişler. Atatürk bu olayı duyunca tüm manevi duyguları kabarmış ve Suudi Kralı'na Hz. Muhammed'in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursa bedelinin çok ağır olacağını bildiren nota niteliğinde bir yazı göndermiştir. Bu vesika Dışişleri arşivlerinde mevcut ama yıllardır açıklanmıyor. Oysa ki Türk halkının Büyük Kurtarcısı'nı her yönüyle tanıma hakkı var."



kaynak.milliyet com.tr

180
Dikkatlice Okuyunuz...



Ey milletim,

Ben, Mustafa Kemal'im...

Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,

Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,

Kurusun damağım, dilim.

Özür dilerim...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *   *   *   *   *   *   *   *

Özgürlük hâlâ,

En yüce değer

Değilse eğer...

Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *    *   *   *   *   *   *   *

Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,

Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,

Baş tacı edebiliyorsanız

Sanatın içine tüküren adamı...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *   *   *   *   *   *   *   *   *

Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.

Anlamı kalmadıysa

Yurtta sulh, dünyada barışın.

Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *   *   *   *   *   *   *   *

Özlediyseniz fesi, peçeyi.

Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.

Hâlâ medet umuyorsanız

Şıhtan, şeyhten, dervişten.

Şifa buluyorsanız,

Muskadan, üfürükçüden...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *   *   *   *   *   *   *

Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...

Kara çarşafa girsin diyorsanız,

Yobazın gazabından ürkerek...

Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;

Budur bizim alın yazımız...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

*   *   *   *   *   *   *   *

Fazla geldiyse size,

Hürriyet, Cumhuriyet...

Özlemini çekiyorsanız,

Saltanatın, sultanın...

Hâlâ önemini anlayamadıysanız,

Millet olmanın...

Kul olun, ümmet kalın,

Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...

Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.



RAHAT BIRAKIN BENİ...



● "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."



Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün Sözüdür Bu belki aramızda bilmeyenler olabilir.Kardeşlerim artık gençlik nereye gidiyor anlayamıyorum.Bayrak Sevgisi,Vatan Millet sevgisi kalmamış artık içimizde.Bilmiyormuyuz bu vatan nasıl kazanıldı.Bilmiyormuyuz O savaşlarda Ecdadımız Şuan Nefes almanızı sağlayan Türk ecdadının bizim için nelere katlandığını.Analarımızin,dedelerimizin,Kardeşleri  mizin bu yolda Canla başla savaşa girdiklerini ama bilmiyoruz hatırlayamıyoruz hissedemiyoruz Türklüğün ne anlama geldiğini.Uyan Türk Evladı Uyan! Otuz Kupona alınmadı bu vatan.Artık gençlerin zevki Rock Olmuş Oralarını buralarını deldirmek olmuş Satanistlik olmuş gelecekteki idealleri.Bakın atam bize sesleniyor Sadece resimlerden Tanıdığınız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ;



 ''Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.''



Ve İşte Gerçek Sizce Atamız Şuan Hayatta olsaydı Bunlar olurmuydu?Bu soruyu cevaplayamayacak kadar yozlaşmışız artık.Bilemiyoruz Ecdad ne demek türk ne demek Mustafa kemal ne demek.Şuan ağlayarak yazıyorum bütün bunları Atamıza edilmiyecek Laflar duydum.Lan Türklerin yüz karaları.Lan Türksün sen Türk.Birgün gezeken Yoldan Geçen İtlerin muhabbetlerine Kulak misafiri oldum.Sevgili Atamıza Ağza alınmadık Laflar edip gülüyorlardı.Yazık!!! İşte İstikbalimiz geleceğimiz!!! Biz türküz diyorsunuz ama değiliz.Artık bişeyleri Anlayalım Gelecek bizim ellerimizde.ATAMIZ bu halimizi görseydi eminimki ağlardı halimize.



''İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır''



Şuan Türkiyenin dış borcu 250 milyar doların üstünde ve her geçen gün artmakta.Cennet Türkiyemizde Petrolümüzü kullanamıyoruz.Türkiye dünya Bor rezervlerinin %72’sine sahip Ama kullanamıyoruz.Toryum madenleri Onlarıda kullanamıyoruz.Bu bor dediğimiz maden sanayinin her dalında mevcut Her dalında kullanılabilir.Ama dediğim gibi kullanamıyoruz.Neden Zamanında O çanakkale Savaşında Yendiğimiz Kurtuluş savaşında yendiğimiz devletler şimdi ellerinde oynatıyorlar bizi.Biliyomusunuz Atatürk Hiçbir Devlet Başkanının büyüğünün ayağına gitmemiş.Hep bizim ayağımıza gelmişler.İşte Bir türklük örneği.Petrol bittiği Zaman yakıt olarak bu madenler kullanılacak.Ama dış ülkelerden borç alırken teminat olarak bu Madenleri göstermişler Ve borcunuzu ödemeden madenleri kullanamazsınız demişler.Şuan bu madenlerden Çıkarılan Borla bütün dış borçlarımızı kapatabileceğimizi biliyomusunuz.Benim Atam Günde yarım litre ila 1 litre arası rakı içiyormuş günde.Çok fazla demi.Peki Ne için içiyor zevk içinmi.Koca Cumhuriyeti yönetmek o kadar basit bişeymi sanıyosunuz.Savaştan çıkmışız Cumhuriyeti yeni kurmuşuz.O şehitler Ölen Analar Babalar evlatlar.



Neyse Belkide saçma gelebilir birçoğunuza ama içimden geçenleri yazmak istedim Büyüklerimden ricam yanlış bişey dediysem söylesinlerde düzelteyim.

181
Atatürk hayranı profesörden ilginç yanıtlar...



11.11.2008 16:48

Princeton Üniversitesi tarihçilerinden Prof. Dr. Heat Lowry, Atatürk bugün hayatta olsaydı, Türkiye'nin modernleşme hedefini gerçekleştirmeye yönelik attığı adımlardan gurur duyacağını ve Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak uluslararası toplumla bütünleşmesine sonuna kadar destek vereceğini söyledi.



Lowry, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinde düzenlenen ve ''Atatürk Yaşasaydı'' başlığı taşıyan konferans verdi. Lowry, ''Atatürk bugün hayatta olsaydı, ülkesinin modernleşme yolunda attığı büyük adımlardan gurur duyacağına en küçük bir şüphe olamaz. Aynı şekilde, Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak, batılı ülkeler ailesiyle bütünleşmesine sonuna kadar destek verirdi'' dedi.



Kendisini 45 yıldır Atatürk'ün yılmaz bir hayranı olarak tanımlayan Lowry, ''Günümüzde yaşıyor olsaydı Atatürk, Avrupa tarafından ortaya konulan üyelik kriterlerine uyumda ilerleme kaydedilememesi dolayısıyla sabırsızlanırdı'' ifadesini kullandı. Lowry, ''Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP'nin bugünkü lider kadrosunun, ülkenin batılılaşma hedefinin nihai sonucu olabilecek AB'ye üyeliğini, 'Türk devletinin laikliğe olan bağlılığını bir şekilde zayıflatmak üzere tasarlanmış İslamcı bir senaryo ile bir görmesinden' hoşnutsuzluk duyacağını, partinin asıl siyasi sorunlarla uğraşmaktaki yetersizliğinden ve bugünkü söyleminden memnun olmayacağını'' savundu.



Heat Lowry, ayrıca, ''Atatürk yaşasaydı Türkiye'nin dünyadaki rolünün, halen çözülemeyen Kıbrıs meselesiyle rehin tutuluyor olmasından kaygı duyardı'' ifadesini kullandı. Atatürk'ün, bir insanın aynı anda birden çok rolü üstlenemeyeceği konusundaki tutumunun takdire değer olduğuna işaret eden Lowry, o dönemde generallerin siyasi eğilimlerinin olmadığını, sadece Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ettiklerini kaydetti. Lowry, Atatürk'ün de üniformasını çıkararak siyasete atıldığını hatırlattı ve onun çizdiği yol izlenseydi, Türkiye'de askeri müdahalelere yol açan olayların önlenmesinin belki de mümkün olabileceğini ifade etti. Bugün yaşasaydı Atatürk'ün, ''Genelkurmay'ın, ülkenin siyasetinde egemen rol oynamasından'' kaygı duyacağına şüphesi olmadığını söyleyen Lowry, Atatürk'ün orduyu, ''iktidarı ele almak üzere hazır bekleyen bir müdahale kurumu yerine toprak bütünlüğünün koruyucusu'' olarak gördüğünü belirtti. Lowry, Atatürk yaşasaydı, ''toprak bütünlüğünün güvence altına alınması ve laikliğin kutsallığının'' günümüzde hala Türkiye gündeminde üst sıralarda yer aldığını görmekten rahatsız olacağını söyledi.



Tarihçi Lowry, Atatürk hayatta olsaydı, kendisinden sonra gelen iktidarlar görevini gerektiği gibi yapmış olsaydı, hem terör örgütü PKK sorunu hem de dinin rolü konularının çoktan çözüme kavuşmuş olacağı görüşünü dile getirdi. Lowry, ''her iki mesele de günümüzde Türkiye için bir pranga gibi. Bu meseleler, Türkiye'nin demokrasiye bağlılığına ilişkin Avrupa'nın kafasını karıştırdığı gibi ülkenin küresel entegrasyon çabalarına da zarar verir nitelikte'' dedi.



Günümüz Türkiyesinde en belirgin yaklaşımın, ''ya hep ya hiç'' veya ''ya sev ya terk et'' olduğunu savunan Lowry, Atatürk'ün, sorunların çözümünde bu ''siyah veya beyaz'' ayrımı yerine, gri rengin varlığının da farkında olduğunu söyledi. Lowry, ''Atatürk yaşasaydı yurttaşlarına, birbirlerinin görüşlerine saygı duymaları gerektiğini hatırlatırdı. Ayrıca 21'inci yüzyılın sorunlarına, 1920'lerin, 1930'ların şartlarına uyacak şekilde tasarlanmış çözümlerle yaklaşamayacaklarını hatırlatırdı. Atatürk, değişen zamana ve koşullara uyum sağlama yeteneğinde gerçek bir dahiydi'' diye konuştu.



Lowry, Atatürk'ün binlerce heykeli ve on binlerce portresiyle kendisini putlaştırma yaklaşımına, yaşasaydı çok üzüleceğini, Atatürk'ün daima gözlerini geleceğe diktiğini söyledi. Lowry, ''Atatürk, geçmişte yaşamıyordu ve geçmişte yaşayanlar konusunda hoşgörülü değildi'' dedi.



Tarihçi Lowry, Atatürk bugün yaşıyor olsaydı, Türkiye'nin sorunlarına 21'inci yüzyıl çözümleri arıyor olacağını vurguladı. Lowry, ''2008 yılında Atatürk, 1920'lerde, 1930'larda geliştirilmiş bir eylem planını muhafaza etmeye ya da bu planı günümüze uyarlamaya odaklanmazdı. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından ortaya çıkan dünyada, ABD'nin Orta Doğu'da varlık göstermesiyle Türkiye'nin yeniden liderlik rolüne geri dönmesi gerektiğini anlardı. Türkiye yeni kurulmuş genç bir Cumhuriyet değil, hem askeri hem de ekonomik açıdan güçlü bir noktada. Atatürk, değişen dünyanın koşullarına göre Türkiye'yi kilit bölgesel güç rolüne taşırdı'' açıklamasında bulundu.



Lowry, Atatürk yaşasaydı, ülkenin dış politikasını, Osmanlı geçmişinden kalma meselelerle rehin tutmaya izin vermeyeceğini söyledi ve bu meseleler arasında Kıbrıs, Yukarı Karabağ, Batı Trakya'yı örnek olarak saydı. Lowry ayrıca, Atatürk bugün hayatta olsaydı, PKK tehdidini hiçbir şekilde göz ardı etmeyeceğini, bir taraftan PKK ile başa çıkarken, diğer yandan altında yatan sebeplere çözüm yaratma yolları arayacağını belirtti.



Atatürk'ün, meziyetlerinin yanı sıra zaafları da olan bir lider olduğunu belirten Lowry, ''hayatının son on yılında, muhalefete karşı hoşgörüsü azalmıştı. Cumhuriyete şekil verdikleri parlak yandaşlarından oluşan kadro bir kenara itilmiş ve Atatürk'ün etrafında (evet efendimciler) toplanmıştı. Her liderin zaafları vardır. Bu da Atatürk'ün zaafıydı'' diye konuştu.



-ATATÜRKLE RÖPORTAJ YAPAN GAZETECİ-



Heat Lowry, 1981 yılında Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yıl dönümünde, ''Philadelphia Public Ledger'' adlı gazete için çalışan ve 1921 yılında Anadolu'yu ziyaret ederek Atatürk ile röportaj yapan Clarence Strait adlı bir gazeteciyle tanışmasını da anlattı.



Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında Ankara'ya giden Strait'in, Atatürk ile röportaj yapan ilk gazeteci olduğunu belirten Lowry, Strait'in kendisiyle Atatürk hakkındaki izlenimlerini paylaştığını söyledi. Strait'in, o sırada çalıştığı gazetede de yer alan izlenimlerinde, ''Tarih Mustafa Kemal Paşa'yı yeni Türk devletinin kurucusu olarak tanıyacak'' ifadesini kullandığına işaret eden Lowry, ''Gazetecinin bu satırları, Türk güçlerinin Ege'de başarılı bir şekilde ilerlediği 1922 yılından sonra değil, 1921 yılında, geri çekilmekte oldukları bir zamanda yazmış olduğunu hatırlatmak istiyorum'' dedi.



Lowry, gazeteci Strait'in, ABD'ye döndükten sonra ''Bilinmeyen Türkler'' adlı bir kitap yazdığını ancak yayıncı bulamadığı için bu eserin bir köşede kaldığını anlattı. Heat Lowry, bugün bile, aradan 90 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu eserin hiçbir yerde yayınlanmamış olduğuna dikkati çekti.



Heat Lowry'ye göre Strait, Atatürk'ün kendisini etkileyen az sayıdaki isimlerden biri olduğunu, ''uğruna ölünecek'' bir lider izlenimi verdiğini, yakışıklı, centilmen, eğitimli, batıda herhangi bir yerde kendisini evinde hissedecek bir insan olduğunu anlattı.



 

kaynak. habertürk

182




Yılmaz Özdil



Hürriyet



10 Kasım



Lastik gibi uzatmayı sevmem...





Ama, yanlarına da bırakamayız.



*



Hálá diyorlar ki:



"Atatürk diktatördü."



Vahdettin neydi peki?



Demokrat Parti Genel Başkanı mı?



*



"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyen diktatörü, dünyanın neresinde gördünüz Allah’ın geri zekálıları?



*



Bak, dinle... 3-4 sene önce...



atv Haber’i yönetirken, Osmanlı soyundan değerli arkadaşım Neslişah Evliyazade’den rica ettim, kırmadı, aracı oldu, Osman Ertuğrul’u canlı yayına çıkardım... Kimdir o? Abdülhamid’in torunu... Saltanat devam etseydi, "Dördüncü Osman" veya "Birinci Ertuğrul" adıyla "padişah" olacaktı.



*



(Bundan sonrasını, şöyle hafif burnunuz tıkanmış gibi, gırtlaktan gelen buğulu bir ses tonuyla okursanız, romantik belgesel tadında olur, tavsiye ederim.)



*



Çıktı, geldi Osman Ertuğrul.



Yanında, zarif eşi, Zeynep Osman.



Oturdular.



Hoş geldin beşgittin filan, "Ne içersiniz" dedik, "Çay" dedi. Ayıptır söylemesi, bu kardeşinizin padişaha çay ısmarlamışlığı vardır yani... Hatta, sohbet uzayınca pek keyiflendi, bir çay daha istedi, "Haber merkezinin bütçesini İngiliz Hazinesi karşılamıyor, kusura bakma" diyemedik, "Padişaha demli bir çay daha getirin" dedik.



Neyse...



Sohbet bitti, haber saati geldi.



*



(Canlı yayına çıkardığımız insan, Abdülhamid’in torunu, haliyle, şehzade Burhanettin Efendi’nin oğlu... Annesi, şehzadeden ayrıldıktan sonra, Atatürk’ün ilk kabinesinde yer alan Maliyeci Cavit Bey’le evlenmiş... Cavit Bey kim? İzmir suikastına adı karıştığı için, idam edilen Cavit Bey... Üvey babası Atatürk’ü ortadan kaldırayım derken, asılmış yani... Üstelik, biraz önce de belirttiğim gibi, Osman Ertuğrul, saltanat devam etseydi bugünkü padişahımız efendimiz olacaktı.)



*



Ne dedi biliyor musunuz?



"Ailemiz için çok kötü oldu ama, Türkiye kazandı... Ben Türk olarak doğdum, Türk olarak öleceğim... Atatürk, Türk halkı için çok iyi bir liderdi. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, İstanbul olmazdı."




*



Dikkat isterim...



Saltanat devam etseydi, Fatih Sultan Mehmed’in tahtında oturacak olan kişi, dedi ki, "Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, İstanbul olmazdı."



*



İşte böyle...



Esnaf gazeteci olmadığımız için, bunu yayınlamayalım, sponsor bulalım, belgesel yapalım, sonra da yanında çalıştığımız patrona satalım filan demedik...



Beleş yayınladık.



Yarın, 10 Kasım...



E bugün de nostalji yapalım dedik.

183
Cumhuriyet Halk Partisi'ne 'Atatürk' beğendirmek mümkün olmuyor  

 

Atatürk'ün insani yönünü işleyen "Mustafa" filmine kızan CHP, Gazi'nin 'din ihtiyacının okullarda karşılanması' yönündeki sözlerinin ders kitaplarına alınmasına da karşı çıktı.  

 

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) tarafından hazırlanan faaliyet raporunda, Atatürk'ün din ve İslam hakkındaki fikirlerini 12. sınıf din kültürü dersi kitabına alan Milli Eğitim Bakanlığı'na ilginç eleştiriler yer aldı. Mustafa Kemal'in "Bence bir defa her Müslüman, İslami hükümleri bilmeye mecburdur. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur." sözlerini "dönemin şartları gereği söylediği" iddia edilen raporda şu yorum yapıldı: "Atatürk'ün söylediği kimi sözler bu yolla istismar edilirken 'dindar hatta dinci Atatürk' inşa ediliyor." CHP, yorumcuların 'objektif' dediği 'Mustafa' filmini de beğenmemişti. Sarı Zeybek belgeselini hatırlatarak yönetmen Can Dündar'ı şartlara göre davranmakla suçlayan CHP lideri Deniz Baykal, "Atatürk 1930 model bir diktatör olarak gösteriliyor. Sofrası, içki içilen, yalnız ve yaşlı bir adamın sofrası olarak lanse ediliyor. Günde bir büyük rakı içen, kadınlara zaafı olan birisi olarak gösterilmiş. Zaafları olabilir. Ancak Atatürk gibi bir adamın sofrası bu resim olamaz." ifadelerini kullanmıştı.



Bugüne kadar sağ partileri "Atatürk'ü dine karşı gibi gösteriyorlar" diye suçlayan anamuhalefet, bunun aksini yapan AK Parti iktidarına gösterdiği tepki ile şaşırttı. Parti yönetimi, Mustafa Kemal Atatürk'ün İslam'a saygısı ve din eğitimi için yürüttüğü faaliyetlerin ders kitabında yer almasından duyduğu rahatsızlığı Merkez Yönetim Kurulu raporuna yansıttı.



Atatürk, o sözleri dönemin koşulları gereği söyledi



İki ayda bir hazırlanan ve Parti Meclisi (PM)'ne sunulan raporda, Atatürk'ün kitapta 'dinci' gibi gösterildiği ileri sürüldü. Raporda, Atatürk'ün Kur'an tefsiri ve tercümesi yaptırdığı, hadis kitaplarını tercüme ettirdiği, bu kitapları ücretsiz dağıttırdığı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurdurduğuna yer verildiği; ancak yine Atatürk'ün emriyle gerçekleştirilen Türkçe ezan, Türkçe namaz ve Türkçe Kur'an gibi uygulamalardan söz edilmediğine dikkat çekildi. Raporda, Gazi'nin 'dindar, zorunlu din dersi yanlısı' gibi gösterilmeye çalışıldığı da iddia edildi. Kitapta sadece Sünni ibadete yer verildiği savunulan rapordaki şu tespitler dikkat çekti: "Ulu önderin 1920'lerde dönemin koşulları gereği söylediği sözlere vurgu yapılırken; adeta zorunlu din dersine yönelik itirazlara Atatürk üzerinden yanıt verilmeye çalışılıyor. Gençlere Atatürk; 'Bence bir defa her Müslüman İslami hükümleri bilmeye mecburdur. O halde okullarımızda zaten İslami hükümleri öğreteceğiz. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur' sözleriyle tanıtılıyor. Atatürk'ün söylediği kimi sözler bu yolla istismar edilirken 'dindar hatta dinci Atatürk' inşa ediliyor."



Mustafa filmine de kızmıştı



Atatürk'ün dinle ilgili sözlerinin ders kitabına alınması MYK raporunda, "Atatürk dinci gösteriliyor." ifadeleriyle eleştirildi. CHP, Can Dündar'ın yönettiği 'Mustafa' filmini de beğenmemişti. Baykal, Dündar'ı şartlara göre davranmakla suçlarken, "Atatürk günde bir büyük rakı içen, kadınlara zaafı olan birisi olarak gösterilmiş. Zaafları olabilir. Ancak Atatürk gibi bir adamın sofrası bu resim olamaz." demişti.








Kaynak:

184
DSP’li kadın vekil Ayşe Jale Ağırbaş gündeme getirdi. Yurt dışında Atatürk ismi ticari marka olarak tescil ettirildi.



ANKARA- Atatürk isminin yurtdışında ticari marka olarak tescil ettirilmesine hükümetin duyarsız kalmasına tepki gösteren DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, Başbakan Erdoğan’a bir soru önergesi vererek, uyarıda bulundu.



Ağırbaş, soru önergesinde, Küreselleşmenin yarattığı ticari fırsatlardan yararlanmak isteyen gerçek ve tüzel kişiliklerin, bu amaçla kendilerine avantaj sağlayacak çeşitli yöntemlere başvurduğunu anımsattığı soru önergesinde; Ürettiklere ticari ürünlerin tercih edilmesini sağlamaya yönelik olarak hiçbir fırsatı kaçırmak istemeyen gerçek ve tüzel kişiler, ürünlerinin satışının gerçekleşeceği ya da ihraç edileceği ülkedeki kesimlerin ilgisini çekecek marka isimlerini ülkelerinde ve uluslararası alanda tescil ettirerek, kullanma yolunu çoğunlukla tercih ettiklerine dikkat çekti. Ağırbaş şunları söyledi:



TÜRKİYE’DE YASAK ALMANYA’DA KULLANILIYOR

“Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemale halkımız tarafından verilen ATATÜRK soyadı da maalesef ticari ürünlerin marka adı olarak Almanya’da tescil edilerek isim hakkı çeşitlilik gösteren birçok üründe kullanılabilir hale gelmiştir. Ayrıca, Ulu Önderimizin soyadı birçok yabancı ülkede Internet alan adı olarak tescil ettirilmiştir. Türkiye’de kişilerin ATATÜRK ismini ve soyadını alması ile ticari marka olarak kullanması 1934’te yasaklanmış olmasına rağmen, bu yasa yurtdışında geçerli değildir. Uluslararası düzenlemeler açısından; kamuya ait, kamu vicdan ve değerlerinde yaşayan, sembol kişilerin adlarının, marka olarak tescil edilmesi ve kullanılmasının engellenmesi itiraz edilmedikçe mümkün olmamaktadır. Ancak hükümetin bu hassas konuda bugüne kadar herhangi bir girişimi olmamıştır.”



AB ÜLKELERİNDE MARKA OLDU HABERİNİZ VAR MI?

Ağırbaş, uyarılarına ek olarak, “Gerçek ve tüzel kişilerin Ulu Önderimizin soyadını ve imzasını ticari marka olarak Almanya’da tescil ettirdikleri, 5 Ekim 2005 tarihinden itibaren Ulu Önderimizin soyadının Avrupa Birliği markası olarak tüm üye ülkelerde geçerli hale geldiği hususu bilginiz dâhilinde midir?” diye sordu.



Ağırbaş, Hükümet son derece üzücü ve yaralayıcı bu duruma engel olmak için bugüne kadar neden gerekli girişimlerde bulunmadığını da sorduğu önergesinde, bu konuda ihmali olanların kimler olduğunu da öğrenmek istedi.

GİRİŞİMDE BULUNACAK MISINIZ?

DSP’li Ağırbaş, “Türkiye’de yasalarla korunan Ulu Önderimizin soyadının, marka hukuku kapsamında ülkemize ticari ürün markası olarak gelmesi veya Ulu önderimizin soyadının yurtdışında kötü niyetli kişilerce

kullanılabilmesi risklerine karşı hükümet herhangi bir girişimde bulunmayacak mıdır? Ulu Önderimizin soyadı birçok yabancı ülkede Internet alan adı olarak tescil ettirilmiştir. Hükümet bu durumun önlenmesine ilişkin de herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Ulusumuzu son derece rencide eden bu konulara ilişkin hükümetin kayıtsız kalmasının mantıklı bir izahı var mıdır? Hükümet ne zaman harekete geçecektir?” sorularını da başbakan Erdoğan’a yöneltti.




185
Atatürk Dirilse Ve Gelse...            

Bekir Coşkun'dan Mustafa Yazısı...                                                                                                                                                        Bekir Coşkun/Hürriyet



Atatürk ’Mustafa’yı görse...





DİYELİM ki Atatürk beyaz atının üzerinde çıkageldi, yanında İsmet Paşa, komutanları, yaverler...



Aşağıda Cumhuriyet Bayramı ve herkes "Mustafa"yı seyretmek için kuyruklarda.



Atatürk, İsmet Paşa’nın kulağına eğilerek:



"Şu arkada, elinde bazuka gibi boru olan, topçu neferi midir?.."



İsmet Paşa:



"Hayır Gazi Hazretleri, o Can Dündar, muharrir... Elindeki kamera aleti, hususiyeti sinema çeker..."



"Niye atlarımızın kıçını çekiyor?.."



"Buna ’insani boyut belgeseli’ diyorlar..."



Ata:



"İlke ve inkılaplar yönü ile de belgesel imal ederler mi bu fikriyatta olanlar?.."



"Sponsor lazım..."



"Sponsor bir nevi milli şuur gibi bir şey midir?.."



İsmet Paşa:



"Hayır Gazi Hazretleri, parayı veren... Parayı kim veriyorsa, şuur o cihette nüks etmektedir..."



Atatürk:



"Pekiiii... Aziz milletimiz sinemaya girip, aziz askerlerimizin cephelerde elde ettikleri muazzam zaferleri vefa hissiyatları içinde mi seyretmekte?.."



İsmet Paşa:



"İnsani yön belgeseli hesabıyla bakmaktadırlar, gece karanlıkta önderimiz ne yapmakta..."



Ata:



"O karanlık gecelerde uykusuz kalıp bir hür vatan yaratma sancılarımın acısını anlamışlar demek ki..."



İsmet Paşa fısıldayarak:



"Hayır, bir oturuşta büyük rakı içtiğiniz, gece karanlıktan korktuğunuz ima edilmekte..."



Atatürk hüzünle:



"Buna asıl aydınlıktan korkan hilafetçiler sevinecekler... Onlar hálá dergáhlarında oturuyorlar mı İsmet?..."



İsmet Paşa:



"Hayır Gazi Hazretleri, devletin tepesinde oturuyorlar..."



"Peki, Cumhuriyet Bayramı diye neyi kutlamaktadır bu millet..."



İsmet Paşa:



"Cumhuriyetten geri kalanını..."



Atatürk, atını çevirir:



"Gidelim Paşa..."







----------------------------------------------------------------



Anlayana Sivrisinek Saz Anlamayana Davul Zurna Az




186
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ile ilgili küçük bir belgesel ekledim foruma...burdan sizleride haberdar etmek istedim.sadece 17,5 Mb lık küçük bir belgesel bu..üşenmeden indirin lütfen...bu konuda destek veren mod larıma teşekkürler ...işte link




187
Turkcell "Bazı müşterilerimizi karşımıza alamayız" diyerek filme sponsor olmadı.



Vatan Gazetesi Yazarı Ercan İnal Turkcell'in şaşırtan kararını köşesine taşıdı:



Turkcell neden Mustafa filmine sponsor olamadı?



Bu yıl, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 70’inci ölüm yıldönümü. Bugüne kadar Atatürk ile ilgili yapılmış film ya da belgesellerde, hep kahraman bir lider gösterildi. Atatürk yüceleştirilirken, insan yönünü toplum olarak atladık. Türk şairi, edebiyatçısı, romancısı da atladı.



Can Dündar’ın ‘Mustafa’ filmi işte böyle bir boşluktan çıktı. O yüzden de adı Atatürk değil, Mustafa oldu.



Dündar, “Mustafa” projesine start verdiğinde filmine sponsor arayışına girdi.



Turkcell, sponsorluk teklifine olumlu yanıt verdi. Can Dündar ile Turkcell yetkilileri arasında toplantılar yapıldı ve el sıkışıldı. Edindiğim bilgilere göre Turkcell bu projeye yaklaşık 350 bin euroluk bir destek vermeyi kabul etti.



Ancak film bittikten sonra ilginç bir gelişme yaşandı.



Turkcell’in CEO’su Süreyya Ciliv, filmin bir kopyasını istedi.



“Sponsoru olduğumuz filmi izlemek istiyoruz. Bu konuda yönetimdeki diğer arkadaşlarımızın da görüşünü almak istiyorum” dedi.



Filmin bir kopyası Turkcell’e gönderildi. Turkcell üst yönetimi filmi izledi.



Filmi izlendikten sonra ani bir kararla Turkcell filme sponsor olmaktan vazgeçti.



Can Dündar’a sponsorluktan çekilme nedenine dair herhangi bir açıklama yapılmadı.



Ancak Turkcell yönetiminde filmi izledikten sonra ortaya çıkan ve sponsorluktan da geri adım atılmasına neden olan görüş şuydu: “Bizim Turkcell olarak toplumun her kesiminden müşterimiz var. Böyle bir filme sponsor olarak müşterilerimizin bir kısmını karşımıza alma riskini üstlenemeyiz.”



İnsanın inanası gelmiyor ama ne yazık ki Turkcell ve Mustafa filminin yöneticileri arasında iplerin kopmasına, Turkcell yönetiminde ortaya çıkan bu görüş neden oldu.



Filmin senaristi ve yönetmeni de olan Can Dündar, Turkcell’in son saniye golü ile zor duruma düşmüştü. Neyse ki devreye Sabancı Holding girdi. Can Dündar ile görüşen Güler Sabancı, Mustafa filmine, Holding olarak sponsor olmayı kabul etti. Yine edindiğim bilgilere göre Sabancı Holding’in filme sponsorluk katkısı yaklaşık 300 bin euro civarında olacak.



Yarın vizyona girecek Mustafa filmini görmek için, umuyorum ki milyonlarca Türk izleyici sinema salonlarına koşacak ve yine umuyorum ki Mustafa filmi, Sabancı Hloding’in katkıları ile bir Recep İvedik’ten daha fazla seyirci toplayacak.





Sayfa: 1 ... 10 11 12 ... 99