Forum Zero

Genel Forum => Biyografi => Bilim => Konuyu başlatan: CagLaYan - 26 Eylül 2010, 18:03:42

Başlık: Bir Yaratıcı İradenin Var Olduğu Gerçeği
Gönderen: CagLaYan - 26 Eylül 2010, 18:03:42
BİR YARATICI İRADENİN VAR OLDUĞU GERÇEĞİ VE MATERYALİZM

İnsanoğlu var edildiği ve düşünmeye başladığı ilk anlardan itibaren yaratılışı merak etmiştir. Bu merak önce; ben neden, nasıl, niçin var edildim şeklinde kendine yönelikti. Fakat daha sonra var oluşun bütün-lüğü keşfedilmeye başlanınca bu soru; biz nasıl, neden, niçin var edil-dik şekline dönüşmüş, bu konuda çok ve çeşitli teoriler, düşünceler üretilmiştir.
Var oluşun nedenleri, niçinleri, nasılları konusunda üretilen yanıtla-rın çokluğu ve çeşitliliğine rağmen bütün bunları iki büyük grupta top-lamak mümkündür. Tanınmış bir bilim insanına göre varoluş ya yara-tılmıştır ya da yaratılmamıştır.
Eğer yaratılmış ise bir yaratıcı iradenin olması gerekecektir. Fakat materyalistler yaratılışı kabul etmek için yokluktan bir şeylerin meyda-na geldiğini, ortaya çıktığını kabul etmek gerekir; bunu da bilim ret eder diyerek yaratılışı inkâr ederler, kanıt olarak bilimi gösterirler. Yadsınamaz bilimsel bir gerçek olan maddenin (enerjinin) sakımı ka-nunu bu görüşü onaylar gibidir. Tersinim teorisi ise materyalistlerin bu kanunu eksik bu nedenle yanlış yorumladıkları görüşündedir.
Maddenin (enerjinin) sakımı kanunu hiç bir maddenin yoktan var vardan da yok olmayacağını ancak şekil değiştireceğini belirtir.
Materyalistler varoluşu önce maddeye dolaysıyla evrene indirgerler. Ardından da maddenin sakımı kanuna göre var olan evrenin yoktan var olamayacağını, var olduğu içinde ezelden beri var olması gerektiğini söylerler. Söylerler ama var olan bir madde yokluktan var olamayaca-ğından her madde gibi evreninde bir kaynağının olması gerektiğini ne-dense görmezlikten, bilmezlikten gelirler.
Nitekim doğruluğu hemen hemen kanıtlanmış olan big bang teori-sine (tersinim teorisine göre genişim evresi) göre evrenin kaynağı küt-lesiz bir enerji zerresidir. Diğer ifade ile evren bu kütlesiz enerji zerre-sinin patlaması sonucu meydana gelmiştir.
Eğer evrenin kaynağı bir kütlesiz enerji zerresi ise maddenin (enerjinin) sakımı kanuna göre bu zerrenin de bir kaynağı olması gerekecektir. Bu böyle ezele kadar devam edip gider.
Bir materyalist için evrenin bir kaynağının, kaynağında bir kayna-ğının olması, bunun ezele kadar devam edip gitmesi gerektiği materya-list felsefeyi etkilemez. Aksine doğrular.
Materyalist çevreler önceleri evrenin kaynağı olan enerji zerresinin ezelden beri var olduğunu; takriben on üç milyar yıl önce patlayarak tüm evreni meydana getirdiğini savundular. Fakat tüm evreni meydana getirecek kadar yoğun olması gereken bu zerreciğin ışık fotonlarının yayılmasına dahi izin vermeyecek kadar büyük çekim gücüne sahip olması gerektiği, nasıl olup da patladığı (patlama için çekim gücünden daha büyük ve ters etkili bir gücün enerji zerreciğinin tam ortasına uy-gulanmış olması gerekir) sorusu gündeme gelince bu varsayımdan vaz-geçmek zorunda kalmışlar, yerine kurulup bozulan evren modelini ge-tirmişlerdir. Bu modele göre evren kurulup bozularak ezelden gelmek-tedir. Sonsuza kadar kurulup bozulacaktır.
Kurulup bozulan evren modelini destekleyen herhangi bir bilimsel kanıtın olmaması bu varsayımı bir teori olmadan öteye götürmez. Bize göre bu bir bilimsel gerçekleri materyalist felsefeye uydurma operas-yonudur.
Evrenin bir enerji zerresinin patlaması sonucu meydana geldiği ger-çeği evren meydana gelirken kaynağın tümünün kullanılıp kullanılma-dığı sorusunu gündeme getirir. Bu soruya verilecek cevap çok önemli-dir.
Eğer kaynağın tümü kullanılmış ise kaynağın kaynakları da kulla-nılmış olacağından evrenin ezelden gelmesi gerekecekti. Ama biz evre-nin ezelden gelmediğini, bir yaşının ve belirli bir kütlesinin olduğunu biliyoruz. Bu da bize evren oluşurken kaynağın tümünün kullanılmadı-ğını sadece büyük bütünün minik bir parçasının harcandığını gösterir.
Büyük bütün ezelden gelip ebede uzanması gerektiğinden harcanan parça onu eksiltmeyecek, azaltmayacak, evrende bu büyük bütünün içinde minik bir zerre (gerçekte bir zerre bile değil) olacaktır.
Uzay diye isimlendirip ezelden gelip ebede uzanan bir hiçlik olarak nitelendirdiğimiz evren dışı alemin gerçekte bir hiçlik olmadığı açıktır. Bu gerçek ise tersinim teorisinin Yaratıcı evreni yaratmayı murat edin-ce kendi zerresinden bir zerreyi ortaya koydu ve kün (ol) buyurdu ön-görüsüyle tamamen örtüşür.
Sonuç olarak şunları söyleyeceğiz. Evren başlangıcından en mü-kemmel dönemine kadar mükemmel planlanmış bir düzenlemenin so-nucudur. Asla rastlantısal değildir.
İçinde milyarlarca gökcisminin bulunduğu şu evren, evrende yüzüp duran dünya, dünyayı tıka basa dolduran ancak milyarla ifade edilebi-len canlılar rastlantılarla oluşmamışsa, oluşamamışsa ve bilim bu ger-çeği ısrarla gösteriyorsa varoluş rastlantılarla oluşmamış demektir. Eğer varoluş rastlantılarla oluşmamış ise bir irade sahibi güç tarafından ya-pılmış, yaratılmış demektir. Bu da varlığı kesin olan bir Yaratıcıyı işa-ret eder. Varoluşun rastlantılarla oluşmadığını bilimsel olarak göster-mek demek bir Yaratıcının var olduğunu bilimsel olarak göstermek demektir.