Forum Zero

Genel Forum => Biyografi => Bilim => Konuyu başlatan: CagLaYan - 26 Eylül 2010, 17:56:24

Başlık: Bilim mi? Evrim mi?
Gönderen: CagLaYan - 26 Eylül 2010, 17:56:24
BİLİM Mİ, EVRİM Mİ?

Evrim teorisinin kanıtlanması -her ne kadar evrim teorisi taraftarları evrimin kanıt gösterilmesine gerek olmayan açık bir gerçek olduğunu kabul etseler ve buna inansalar da- evrim teorisi taraftarlarının en büyük idealleridir. Gerçekte onları evrim teorisinin kanıt gösterilmesine gerek olmayan açık bir gerçek oldu-ğu inancına iten neden bu konudaki başarısızlıkları, teoriyi destekleyen bilimsel hiçbir kanıtın bulunamamasıdır.
Fakat taraftarlarına göre evrim teorisi öylesine açık bir gerçektir ki bu gün bilimsel kanıtlarının bulunamaması ilerde bulunmayacağı anlamına gelmez. Evrimin kanıtları ilerde nasıl olsa bulunacaktır. Bu nedenle kanıtsızlığa rağmen evrimi bir gerçek kabul ederek varsayımları bunun üzerine kurmanın herhangi sakıncası yoktur.
Görüleceği gibi evrimci çalışmalar kanıtlardan çok kanıtsızlığa dayanan bu sakat mantık üzerindedir. Bir bakıma evrim teorisi taraftarları binanın temelini atmadan çatısını kurmaya çabalamaktadırlar.
Tanınmış bir gazetemizde 3 Eylül 1999 tarihinde yayınlanan Evrimin For-mülü Bulundu başlıklı haberde üç Fransız araştırmacının çalışmalarından bah-sediliyor, evrim nasıl gerçekleşiyor sorusuna cevap arayarak ortaya matema-tiksel bir formül koydukları bildiriliyordu.
Haberde yapılan çalışmalarda hâkim olan görüş ise yukarda bahsettiğimiz mantığa uygun olarak-bilimsel kanıtsızlıklara rağmen- evrimin bilimsel bulgular tarafından ispatlanmış kesin bir gerçek olduğu, geriye sadece formülünün keş-fedilmesinin kaldığı yönündeydi.
Bir bakıma-nasıl olmuşsa- çatı kurulmuştu, bu çatıya bir temel aranmak-taydı.
Bu formül ya da buna benzer tüm evrimci spekülasyonlar, önce evrimi mut-lak bir gerçek olarak kabul eden, sonra da bu kabul üzerine senaryolar yazan araştırmacıların ürünüdür.
Örneğin bu kişiler insanın maymunlarla ortak bir atadan geldiğini bu varsayımı destekleyen hiçbir bilimsel kanıt olmadığı halde- kanıtların da-ha sonra bulunacağını varsayarak- gerçek olduğunu peşinen kabul et-mekte, sonra insan ile maymunlar arasındaki farklılık ve benzerlikleri he-saplayıp kıyaslamakta, son olarak da bu bilgileri evrim kanunlarına uygun olarak yorumlamakta, çıkan sonuca göre yeni formüller, varsayımlar üret-mektedirler.
Fakat bir gerçeği-her ne kadar evrim teorisi taraftarları unutsalar bile-unutmamak gerekir. Bu gerçekte evrimin yaşandığı konusunda hiçbir bi-limsel kanıt olmamasına rağmen yaşanmadığı konusunda sayısız kanıt vardır.
Hayal ürünü, bilimsel kanıtlara dayanmayan varsayımlar üretmek gerçekte çok kolaydır.
Her insan böyle varsayımlar üreterek tıpkı Charles Darwin gibi; bu varsa-yımlarım her ne kadar pek çok çelişkiler içerse de; bilime, akla, mantığa ters düşse de gerçek olduklarına gönülden inanıyorum ama henüz bilim-sel kanıtlarını bulamadım. Zaman içinde bulunacağını umuyorum. Nasıl olsa günün birinde kanıtları bulunacağından siz bu varsayımlarımı gerçek olarak kabul ediniz diyebilir.
Bir insan ortaya çıkıp, yer sarsıntıları dünyayı karıştırmak isteyen çok geliş-kin uzaylı canlıların uzaktan kumandayla oluşturdukları provokatif olaylardır diye bir varsayım ortaya atabilir. Sonra elinde her hangi bir bilimsel delil olma-dan ya da Drake denklemi gibi şüpheli varsayımları kesin delillermiş gibi kulla-narak uzaylıların var ve akıllı olduklarından, akıl almaz teknolojilerinden, ne kadar güçlü olduklarından, yakında dünyayı işgal edeceklerinden, insanları kendi türlerine evrimleştireceklerinden, gezegenlerine götüreceklerinden….. Bahsedebilir. Bu konuda daha başka deliller istendiğinde bu tür deliller elimde henüz yok ama çok yakında ortaya konulacaktır denilebilir.
İnsanın hayal gücü sınırsız olduğundan bu varsayımını yine hayal gücüyle ürettiği başka varsayımlarla destekler ve bu varsayımları gerçeklerinin yerine kanıt olarak ortaya koyabilir.
Tarih boyunca bu tür hiçbir bilimsel kanıtlara dayanmayan sonunda birer safsata oldukları anlaşılan varsayımlara inanan, bu yolda servetlerini ve hatta hayatlarını harcayan nice insanlar görülmüştür. Bu gerçekte insanların ne ka-dar kolay aldanıp yanılabildiklerinin bir başka boyutudur.
Görüleceği gibi gerçekte bir safsata olan hayali bir varsayımı (Evrenin Dün-yamızdan başka bir yerinde yaşamın olup olmadığı kanıtlanamamıştır) Drake denklemi gibi bilimsel olduğu iddia edilen bir varsayıma getirip dayandırdık. Bu varsayımımızı pek çok insanın bir gerçekmiş gibi kabul edeceğinden emin ola-bilirsiniz. Evrim teorisinin bu günkü bilimsellikteki konumu-gerçek bilimsel kanıt-larla desteklenmedikçe- yukarıdaki hayali varsayımımızla aynıdır.

Yukarıdaki hayal kurgusuna benzeyen bir iddiayı Jean Chalin isminde bir bilim insanı ortaya atmıştır.
Bu bilim insanı daha da ileri giderek uzaydan gelen bu akıllı yaratıkların mevsimleri oluşturan değişimleri, yer sarsıntılarını kontrol ettiklerini, bu oluşum-ların etkenlerini istedikleri gibi değiştirdiklerini ve hatta Dünya ekonomisini ele geçirdiklerini borsaları indirip çıkardıklarını…. İddia etmekteydi.
Yine saygın bir bilim! insanımız Evrim teorisi taraftarlarının hiç dinmeyen baş ağrılarından biri olan ilk canlıların oluşumu konusunda:
-Örneğin ilk meydana gelen aminoasitlerdir. İkinci basamakta, thermal proteinler ve mikro kürecik proteinoidleri oluşmuştur. Daha sonraki ba-samakta, ATP aminoasitleri devreye girip evrimleşmiştir. Daha sonra da daha kompleks proteinler ve protein sentezleri gelişmiştir. Daha sonra prototip hücreler oluşmuş ve milyonlarca yılda doğa deneye yanıla stabil hücreleri oluşturmuştur diye yazabilmektedir.
Yukarıdaki cümlelerde ilk canlı hücre oluşumun evrim teorisi öngörülerine uygun aşamaları sıralanmış ancak bu aşamaların nasıl ve hangi mekanizmalar aracılığı ile gerçekleştirildiği konusunda bilimsel herhangi bir kanıt gösterilmesi unutulmuştur!.
Bir evrimci yazar hiçbir kanıt göstermeye gerek duymadan fakat bilimsel deyimleri, isimleri bol, bol kullanarak rastlantılarla ilk canlının nasıl oluştuğun-dan nasıl evrimleştiğinden bahsederek şempanzelere ondan da insana kadar rahatlıkla getirebilir.
Yazar evrimi-eğer gerçekse-kolaylıkla tırmanılan alçak basamaklı bir mer-diven gibi basitleştirmiştir. Görüldüğü gibi her şey kolaylıkla olu oluvermektedir. Fakat gerçek böyle değildir.
İlk meydana geldiği iddia edilen aminoasitlerin rastlantılarla oluşmalarının mümkün olmadığı bilimsel kanıtlarla gösterilmiş bir gerçektir.
Yukarıda yazıda iddia edilen evrim merdivenin ilk basamağında bulunan aminoasitlerin rastlantılarla oluşamayacağı oluşsa bile mevcut şartlarda varlık-larını koruyamayacakları dolaysıyla proteinleri oluşturamayacakları bizzat evrim teorisi taraftarları tarafından itiraf edilmiş bir gerçektir. (Aminoasitler ve protein-ler bölümlerine bakınız)
Dünyaca ünlü Science News dergisinin Ocak 1999 sayısındaki bir makale-de şunlar yazılıdır.
Hiç kimse şimdiye kadar nasıl olup da geniş çapta dağılmış yapıtaşla-rının proteinlere dönüştüğünü tatmin edici bir şekilde açıklayamamıştır. İlkel dünyanın varsayılan koşulları aminoasitleri yalıtılmış bir yalnızlığa doğru sürükleyecek şekildedir.
Canlılık konusundaki yazının diğer bölümlerindeki iddialar ise ilk bölümün imkânsız olarak belirttiğimiz oluşum zorluklarını kat, kat aşar.
Sayın bilim! insanının oldu, oluverdi gibi iki-üç cümlede aktardığı iyice basi-te indirgenmiş bu senaryoda söz edilen yapıların her biri son derece özel ve komplekstirler ve rastlantılarla meydana gelmeleri kesinlikle imkânsızdır. Eğer imkânlı ise bunu iddia sahibinin kanıtlaması gerekir.
Bir canlı hücresinin en basit yapı taşları olan aminoasitlerin rastlantılarla oluşması ve doğal şartlarda mevcudiyetlerini korumaları mümkün değildir.
Tek bir protein molekülünün sahip olduğu özellikler kesinlikle rastlantılara yer vermeyecek kadar karmaşıktır.
Kaldı ki basit bir canlı hücresi birbirinden değişik yapılarda ve her biri özel görevler üstlenmiş iki bine yakın protein ve diğer hücre içi elemanların inanıl-maz derecede karmaşık fakat o kadarda düzenli ve kompleks bir planlama ile yerli yerlerinde sentezlenmesi sonucunda oluşur.
Canlıların moleküler planı her canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan DNA dediğimiz dev biyomoleküllerdeki şifrelerde gizlidir. DNA molekülünün yapısı yaşam mucizelerinin başında gelir.
Yazının diğer bölümlerinde bahsedilen sözde oluşumlardan ise bahsetme-ye bile değer bulmuyoruz. Eğer kanıt yoksa ya da gösterilemiyorsa bu tür var-sayımların bir varsayım olmaktan öte değerleri yoktur. Bu tür yazılar genelde koyu bir taassup ürünü olup propaganda amaçlıdır.
Kanıtsızlığı kanıt olarak kullanmak evrim ve uzantısı teorilerin sıkça kul-landıkları bir yöntemdir. Bilimsel kanıtlara dayanmayan bu tür yöntemlerin pro-paganda ve beyin yıkama dışında bir değeri bulunmamaktadır.