Forum Zero
ForumZero

Eylemsel düşünür olarak ATATÜRK.

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Zero

  • Administrator
  • *
    • İleti: 1.757
    • Rep: 3153
    • Cinsiyet:Bay
    • Profili Görüntüle
Atatürk'ün bir eylem                adamı olduğu, onda bir düşünürde aranacak niteliklerin aranamayacağı                biçimindeki sav yaygındır. Ancak, baş kahramanı olduğu olaylara                bir göz atmak bile aksi kanıyı uyandırmaya yeterlidir: Atatürk Samsun'a                ayak basmadan önce yüklendiği tarihsel görevin ne olduğunu saptamış                ve amaca varmak için uygulayacağı programı kesinlikle tasarlamıştı.                Kendisini olayların akışına hiç bir zaman kaptırmayıp, tam tersine                onları kendi lehinde yönlendirmeyi, onlardan yararlanmayı başarmış                olması da, esasen, ancak bu bilinçliliği ile açıklanabilir. Fikirlerinin                berraklığı, kurucusu olduğu kurumlarda yansıyan dahiliğinin parıltıları,                ona çağdaş İslam evreninin en büyük düşünürlerinin eriştikleri noktanın                çok ötesinde; çok üstünde ayrı bir yer sağlamaktadır: söylevlerinin                incelenmesinden edinilen kanı budur.



                 Eseri insanın karşısında anıtsal bir gerçek olarak                durduğu için, Atatürk'ün fikir yönü gözden kaçmaktadır. Fikirlerini                gerçekleştirmeyi başarmış olması adeta bir kusur gibi yüzüne vurulmak                istenmektedir: oysa fikirler, gerçekleşmekle, ideal düzeydeki anlamlarını                ve değerlerini yitirmezler.

              Dendiği gibi, onu eylemce iten, düşüncesidir. Düşüncesi o kadar                güçlü ve özgün bir düşüncedir ki, nedeni ve parçası olduğu eylemleri,                yepyeni bir ışık altında görür', onlara yeni boyutlar kazandırır.                Gerçekten de yetenek sahibi her''hangi bir Türk generali direnme                hareketinin başına geçip günün birinde Sakarya kıyılarında yurdu                istila eden düşmanla muharebeye tutuşabilir ve onu yenebilirdi.                Ancak, "Kahraman Türk neferinin Anadolu muharebelerinin manasını                anlaması, yeni bir mefkûre ile muharebe etmesi" yalnızca Atatürk                tarafından sağlanabilirdi. Muharebeyi izleyen günlerde, uyanan bu                yeni bilinci ülkeyi coşturan bu yeni ideali gözleyen bizzat kendisidir:                Atatürk yalnız geleneksel düşüncenin sınırlarını parçalayıp kolayca                aşan bir devrimci değildir; o aynı zamanda olaylara olduğu kadar                kendi düşünce dünyasına bilincinin ışığını tutan bir düşünürdür.                Devrimi sürdürerek, ilkeleri uyarınca saltanatı ve daha sonra hilafeti                ortadan kaldırıp Cumhuriyeti ilan ettiği, bir takım cüretli atılımlarla                ülkenin genel görünümünü değiştirdiği yıllar boyunca, Sakarya muharebesi                yeni bir anlam ve önem kazandı. Sakarya muharebesi "Doğunun,                Batı uygarlığını, Batıya karşı savunduğu muharebe" olarak tarihe                geçmeye hak kazandı.



                 Öte yandan eylemini, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet                dönemleri olmak üzere, iki döneme ayırmak âdet olmuştur. Kurtuluş                savaşında asker olarak parlak zekâsını ortaya koyduğu, Cumhuriyetin                ilanından sonra ise devlet adamı ve reformcu olarak sivrildiği ileri                sürülür. Bu sav, eserini çok yanlış ya da maksatlı açıdan görenlerin                savıdır. Çünkü yazılı ve sözlü beyanları hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak                bir kesinlikle tam tersini kanıtlamaktadır. Devrimin özünü oluşturan                esaslar 1919-1923 yılları arasında hem uygulamaya temel olmuş, hem                de birer ilke olarak dile getirilmiştir. Bu da göstermektedir ki                Cumhuriyet dönemiınde başarılan işler ne kadar önemli ve çarpıcı                olursa olsun, gene de bu öncüllerin doğal ve zorunlu birer sonucudurlar.



                 Gerçekten, Wilson ilkelerine baş vurmak ve böylece                impâratorluğun ve saltanatın temelini oluşturan Osmanlılık ilkesine                ilk ciddi darbeyi indirmek suretiyle Türk ulusçuluğu esaslarına                dayanan programı kaleme alması, Samsun'a ayak basmasını izleyen                günlere rastlar. Gene o günlerde ulusal egemenlik ilkesinin ilanını                hazırlayan beyanlarda bulunur. Milli Misak ve anayasa, savaşa girişilirken                kaleme alınmıştır: bunu belirten bizzat kendisidir. Ayrıca, ekonomik                temelleri sağlam bir devlet yaratılmasını, akılcı ve ulusçu bir                eğitim kurulmasını, Cumhuriyetin ilanından önce talep etmiştir.                Nihayet, savaş süresince çok büyük bir ihtilalin gerçekleştiğini                idrak eden gene kendisidir. Atatürk'ün çok yönlü kişiliğini daha                iyi anlamak için bir özelliği göz önünde tutulmalıdır: Atatürk Türk                ulusunun ortak bir duygusunu, din duygusunu sömürmekten - bunun                tükenmez bir manevi güç kaynağı olacağını bildiği halde - kesinlikle                ve sistemli olarak kaçınmıştır. Hiç bir zaman müttefiklere ve Yunanlılara                kutsal savaş ilan etmemiştir. Ulusçuluk ilkesini bayrak edinmiş                ve, yığınların anlayışsızlığını yenmek zorunda kalacağını, şiddetli                bir direnme ile karşılaşacağını bildiği halde, ulusta bu yeni bilinci                uyandırmaya çalışmıştır. Bu yüzden Anadolu'da yer yer ayaklanmalar                olmuştur; onun bu, temel ilkeler konusunda ödün vermeme kararı,                Ankara hükümetinin direnişi örgütleme çabasını çok güçleştirmişse                de, toplumu ileride başlatılacak olan yenilik hareketlerine hazırlama                bakımından yararlı olmuştur.



                 Bu kadar aydınlık ve berrak bir zekâya sahip olan bir                insanın kendi eserinin anlam ve değerini kavrayamayacağı düşünülemez.                Hukuk okulunun açılması münasebeti ile, Ankara'da söylediği söylevde                devrimin geçirdiği aşamaları ana hatları ile dile getirir: Atatürk'ün                gözünde başarılan ihtilal o denli önemli ve geçmiş ihtilallerin                hepsinden nitelik bakımından o kadar farklıdır ki ona bir başka                ad vermek gerekir: Gerçekten de, bu ihtilal sayesinde Türk toplumu                tümüyle dünyaya dönük - yani akılcı ve laik - yepyeni bir zihin                yapısı edinmiştir.
ForumZero♥♥♥