Forum Zero

Eğitim & Kültür => Dünya Tarihi & Kültürü => Afrika Tarihi => Konuyu başlatan: Zero - 05 Eylül 2009, 14:44:59

Başlık: afrika tarihi
Gönderen: Zero - 05 Eylül 2009, 14:44:59
16. Yüzyıla Kadar Kuzey Afrika
Müslümanların Afrikayla ilk temasları 647 yılında halife
hz. Ömer döneminde oldu. Halife hz. Osman ise Abdullah b. Sad’ı
Afrika seferi için gönderdi. Kuzey Afrika’nın ilk gerçek Müslüman
fatihi Ukbe b. Nafi el-Fihri’dir.(1667-1664) merkezi askeri
karargahı olan Keyravanı kurmuştur.
Emeviler, Afrika’ya Musa b. Numan’ı gönderdiler. (710)
Musa b. Nusayr, bu bölgeleri İslamlaştırdı. 800 yılında bir Arap
devleti olan Aglebiler kuruldu. Daha sonra İranlı bir göçmen
tarafından bir harici devlet olan Rüstemiler kuruldu. Fasta’da İdris
Şerifi İdrisiler devletini kurdu.
1045 yılında Murabitun hareketi meydana geldi. Batı
sahradan Fas’a göç ettiler. Dini bir hareket oluşturdular. Abdullah
b. Yasin adındaki bir alim bu hareketin başına geçti. Fas’ı ele
geçirip, islami mücadele yaptılar. Merakeş şehrini kurdular.
1118-1119 yılında Muvahidun hareketi ortaya çıktı.
Muhammed b. Abdullah b. Tümert tarafından (islami tebliğ ve yayma
amacıyla) ortaya çıktı. 1145 yılında Murabıt ordusunu yendi.
1152-53’de orta Mağribi ve 1160 yılında Kuzey Afrika’yı ele geçirdi.

İslamiyet’in Afrika’da Yayılışı

İslamiyetin Afrikada yayılışı sufilerin ve tüccarların
yardımıyla olmuştur. Bunların samimiyetini gören zenciler, kısa
zamanda Müslüman oluyorlardı. Onlar, insanları seven, hoşgörme,
kardeşlik, yardımseverlik gibi ilkeleri vurguluyorlardı. İslam
davetçilerinin yaptığı ilk iş, mescid yapmak, okul açmak, zencilerle
evlenmek ve köle satın alıp azat etmektir.
Araplar, zencileri hor görmüyor, onları da kendileri
gibi görüyor ve evleniyorlardı. Fakat Avrupalılar, zencileri hor
gördüklerinden, onlarla kesinlikle evlenmiyorlardı. Müslüman
davetçiler, adalet, özgürlük, eşitlik, kardeşlik, ırkların eşitliği
gibi temalarını vurguluyorlardı. İslamiyetin kendilerini
kucakladığını gören ve ırk ayırımı da yapmadığını anlayan zenciler,
Müslümanlığı benimsiyorlardı. Onlar, zenci ırkını hakir görmedikelri
için, islamiyeti bir zenci dini ve hristiyanlığı da beyaz dini
olarak telaki ediyorlardı. İslamiyet, fetih ve gaza ile değil,
ticaret yoluyla Habeş, Somali ve Sundan’da kısa zamanda yayıldı.
İslamiyet, Afrikada iki kolda yayılmıştır. Senegalden de geçip,
sahil boyu giden fetih kolu diğeri ise; Afrika’nın kuzeyinden
başlayıp, vaha ve sahralardan Güney’e, Sudan’a kadar ulaşan ticaret
yoludur.
George Carpenter Günümüz Afrikası adlı eserinde,
İslamiyetin Afrikalılara getirdiği ve üstünlüklerini şöylece
sıralamaktadır.
İslamiyet, birlik bilincini güçlendirmekte, toplumdaki bireylerin
gönüllerini birbirleriyle ısındırmakta, renk ve ırk ayırımını hiç
taşımamakta, herkese kardeşlik ruhunu vermektedir.
İslamiyet, Allah’ın varlığına, birliğine, kuvvetçe kurret sahi
olduğuna ilişkin bilinci güçlendirmektedir.
Sabır, nefse hakimiyet, izzet-i nefs, şeref ve haysiyet bilincin
sahip olmayı teşvik etmektedir.
İslamiyet, Arapçayı Kur’an dili olarak tüm Müslümanlar arasında
evrensel bir dil haline getirerek artık bir kültür oluşturmaya
çalışmaktadır.
Müslümanların Afrikayla ilk temazları 647 yılında Hz. Ömer zamanında
oldu. Kuzey Afrika’nın ilk gerçek Müslüman fatihi Ukbe b. Nafi’dir.
Burada Keyrevan’ı kurmuştur. Emeviler buraya daha sonra Musa b.
Nusayr’i göndiler. Busa b. Nusayr, buraları İslamlaştırdı.
800 yılında Arap sülalesi olan Aglebi’ler devleti kuruldu. İranlı
bir göçmen tarafından Taherti’nin bitişiğindeki topraklarda
Rustemilere ait bir Harici devlet kuruldu. Fas’ta da İdrisiler
devleti kuruldu.
1045 yılında Murabitun hareketi oldu. Batı Sahra’dan göç ederek
Fas’a kadar geldiler. Dini bir hareket oluşturdular. Abdullah b.
Yasin adındaki bir alim bunları eğitip Fas’ı ele geçirip, İslami
mücadele yaptılar.

Afrika’nın Avrupalılarca Tanınması
Portekizlerden denizci Henry adıyla bildiğimiz Dom
Henrique, beş aşamada Afrika içlerine hareket etmişlerdir. Maderia
adalarını, Bojador Burnu, Gine Körfezi, Porto Santo, Beyaz Burun,
Yeşil Burun, Senegal ve Gambia’ya ulaşmıştır.
1487 yılında Lizbon’dan yola çıkan Bertalmi Diyaz’da Afrika’nın
güney batı ucuna ulaşmış ve aşırı fırtına nedeniyle buraya
fırtınalar burnu adını vermiştir. Fakat Portekiz kralı bu adı Ümit
Burnu olarak değiştirmiştir. Vasco do Gama’da 1497 yılında yola
çıkmış ve Mozambike ulaşmıştır. Mozambikte kendisen sıcak ilgi
gösteren kralın Hindistan yolunu bilen üç klavuz vermesiyle 15 Ekim
1498 yılında Hindistan’a ulaşarak, deniz yoluyla Hindistan yolunu
keşfederek, Hindistanın sömürülmesinin yolunu açmıştır. Böylece
Afrika’nın çevresini dolaşan ilk kişi olmuştur.
1749 yılında Michel Adanson, Seneagal ve Gambia’da 5 yıl süren
araştırmalar sonucu, Batı dünyasına biyoloji ve zooloji konusunda
Afrikaya özgü ürünler sunmuştur. Afrika’yı tanıma adına batılılarca
19. yüzyılın sonuna kadar yüzlerce gezgin, gazeteci, bilim adamı ve
denizci gönderildi. Bu çalışmalar sonucunda Avrupa’ya binlerce yazı,
harita, kroki ve araştırma gönderilmeye başlandı. Bunların çabaları
sonucu Afrika artık batılılar için bilinmez bir yer değildi. Artık
sıra Afrika’yı istila etmek ve sömürgeleştirmeye gelmişti.

Afrikada Kölecilik ve Sömürgecilik

Afrika’nın sömürgeleştirilmesi gayet kısa bir sürede
oluştur. O kadar ki; 1870’de Afrika’nın ancak biri sömürge iken
1890’da ise sömürge olmamış bölüm ancak onda biri kadar kalmıştır.
15.yy’dan itibaren Portekizler; Angola ve Mozambik
kıyılarını el geçirirken, Hondalılar da Güney Afrika kıyılarına
yerleşmeye başlamışlardı. Fransıtlar ise 16.yy’dan itibaren batı
Afrika kıyılarına Senegal’den itibaren Afrika’ya girmeye
başlamışlardır. İngilizler ise Gine Körfezi kıyılarına
yerleşmişlerdir.
Avrupa devletleri, Afrika içlerine iklim ve coğrafi
koşullar nedenleriyle girmeye cesaret edemiyorlardı. Fakad daha
sonra coğrafi keşiflerin, Afrika’nın içlerine kadar girip sözde
bilimsel keşifler yapması üzerine, devletler, kendilerinden daha bir
emir olarak içlere nufuz etmeye başladılar. Afrika kıyılarından
herhangi bir yeri işgal eden Avrupa devletleri, iç kısımlarında
kendisine ait olduğunu ilan ediyordu. Bu da çeşitli anlaşmazlıklara
neden oluyordu. Bunun üzerine 1885’de Berlin’de toplanarak “Berlin
Senedi” adlı bir belgeyi imzaladılar. Bu sened sömürgecilikte “fiili
işgal” perensibini kabul ediyordu. Yani Afrika’da bir toprak işgal
edilmedikçe, orasına sahip olunamıyacaktı. “Fiili İşgal” pensibi
Afrika’ya hucumu daha da arttırdı.
Avrupa’lıların Afrika’daki çıkarları ise şunlardır.
Altın Madenleri
Baharat
Köle Ticareti
Amerika’nın keşfinden sonra burada çalıştırılmak üzere önce
Portekizliler, sonra Hollandalılar, İngilizler ve Fransızlar
Afrika’dan insanları esir alıp, köle olarak Amerika’ya
götürüyorlardı. İlk sömürgeleştirilen ülkeler ise XVl.yy’da Mozambik
ve Angola Portekiz sömürgesi oluyor.
Köle ticareti Afrika’yı çökertmiş, şehirlerin
boşalmasına devletlerin yıkılmasına neden olmuştur. 1873 Avrupa
Ekonomi krizinden sonra burası bir Pazar oluyor. 1884’de Avrupalı
devletler bu durumu birbirlerine kabul ettiriyorlar. Afrika
topraklarının Avrupalılar tarafından hoyratça kullanılması üzerine
toprak çoraklaşıp, verimsizleşiyor.
Misyonerler ve emperyalistler tarafından sürekli olarak
köleliğin Müslüman Araplardan kaynaklanan bir düzen olduğunu
vurgulamaktadırlar. Birçok resmi binalarda dev resimlerde
birbirlerine bağlı zenci köleleri götüren bir arap tasvir
edilmektedir. Diğer resimlerde ise bu zinciri çözen bir Avrupalı
çizilmiştir.
Avrupalıların köle ticaretiyle Afrikadan genç nüfusun
azalmasına neden oldu. Aynı zamanda buraların işgalini
kolaylaştırdığı gibi, fakirleşmelerini de sağladı. İkinci dünya
savaşından sonra Avrupa Afrika kıtasını tek tip tarıma zorladı.
Örneğin; Nijerya Pamuğa ayrılırken, Uganda Kahve, Senegal yer
fıstığı üretmeye zorlandı. Bu da, Afrika’nın kendi kendine
yetmemesine neden oldu.


Afrika’nın Paylaşılması

4 Ağustos 1890 yılında Londra’da İngiltere ile Fransa
arasında Batı Afrika’nın bölüşülmesini öngören bir anlaşma yapıldı.
Böylece Almanya’nın bölgeye sokulması bu iki devleti bir anlaşmaya
götürdü. 8 Nisan 1904 yılında İngiltere ile Fransa arasında Etente
Cardiale (dostluk ve ittifak) adı verilen bir antlaşma yapıldı.
Böylece Fransa, İngiltere’nin Mısır üzerindeki, İngiltere’de
Fransa’nın Fas üzerindeki haklarını tanıyıp aralarındaki
anlaşmazlıklara son verdiler.

a)İngiltere’nin Afrika’daki Sömürgecilik Politikası
1815 yılında Cope Colonge, 1882’de Mısır’ı 1889 yılında
Rodezya, 1890’da Kenya, 1891 yılında Nyasalan, 1894 yılında
Uganda’yı işgal eden İngiltere, Nil nehrinin bütünlüğünü korumak
bahanesiyle, güney’e inip Sudan’ı ele geçirmek istedi. Fakat
buradaki Müslüman halkın silahlı savunmasıyla karşılaşıp iki defa
yenilgiye uğradı. Bir süre Sudan sorununa ara verdikten sonra
1895-96’da daha güçlü bir saldırıyla, Sudan’ı işgal etti. Böylece
Mısır’dan Cape Town’a kadar olan bölümü işgal etti.

b)Fransa’nın Sömürgecilik Faaliyetleri
Fransa, Afrika’daki sömürgecilik faaliyetlerine
Batı-Doğu istikametinden hareket etmiş ve 1880 yılında Senegal’i
işgal ederek, buradan Afrika’nın içlerine girmeye başlamıştır.
1870 yılında Fransa’nın elinden Alsace Lorian’ı alan Bismark,
Fransa’nın herhangi bir intikam saldırısına meydan vermemek için,
onu Tunus’u alması için teşvik etmiştir. 1878 yılında Kıbrıs’a
yerleşen İngiltere’de, Kıbrıs karşılığında Tunus konusunda Fransa’ya
onay vermişti. Bunun üzerine 1881 yılında Tunus’u alan Fransa,
Almanya ile tekbaşına savaşamayacağını anladığından sömürgeciliğe
hız verdi. Zaten 1830 yılında Cezayir’i almıştı. Bu sırada 1877-78
Osmanlı-Rus savaşının sarsıntısını taşıyan Osmanlı devleti, Fransayı
protesto etmekten başka yapacak başka bir şey bulamadı.
4 Ağustos 1890’da Londra’da İngiltere ile Fransa
arasında batı Afrika’nın bölüşülmesini öngören bir anlaşma yapıldı.
Böylece Almanya’nın bölgeye sokulması, bu iki devlti bir anlaşmaya
götürmüş oldu. Sömürgeler üzerindeki çatışma dünyayı bloklara ve bir
dünya savaşına doğru hızla sürüklüyordu.
Fransa Sudan’a 1896 yılında girdi. İngiltere Almanya ile
arasındaki gerginlik yüzünden Fransa ile arasındaki bu çatışmayı 14
Haziran 1898 de ki anlaşmayla son verdi. Böylece İngiltere,
Fransa’nın Senegalden Sudan’a kadar olan sömürgelerin kabul etti.
Fakat İngiltere Yukarı Nil havzasını da ele geçirmek isteyince
tekrar araları açıldı. Bunun üzerine Fransa’nın istediğiyle de 21
Mart 1899’da yeni bir sözleşme yapıldı. Bununla da İngiltere ve
Fransa Kuzey Afrika’daki nüfuz alanlarını saptadılar ve aralarındaki
anlaşmazlığa son verdiler.
8 Nisan 1904 yılında İngiltere ile Fransa arasında
Etente Cordiale (Dostane İttifak) adı verilen bir anlaşma yapıldı.
Böylece Fransa, İngiltere’nin Mısır üzerindeki İngiltere’de
Fransa’nın Fas üzerindeki haklarını tanıyıp aralarındaki
anlaşmazlıklara son verdiler.

c)Almanya’nın Sömürgecilik Faaliyetleri
Almanya; Togo, Kamerun, Güney-Batı ve Doğu Afrika
toprakları ile Yeni Gine’yi ele geçirdi. 1885 yılında İngiltere’de
bu durumu kabul etti.

d) İtalya’nın Sömürgecilik Faaliyetleri
İtalya’da sömürge elde etmek istiyordu. Onunu gözüde
Tunus’ta idi. Fakat Tunus’u Fransızlara kaptırınca, sömürgeçilik
için kendisine büyük Avrupa devletlerinden destek aramaya başladı.
Bunun için de Almanya ile anlaştı. Bu anlaşmaya İtalya, Fransa’nın
saldırısın uğrarsa Almanya, İtalya’nın yanında yer alacaktı.
İtalya’da Eritre ve Somali’yi almıştı. 1896 yılında
Habeşistan’ı da almak istediyse’de başarılı olamadı. Fakat daha
sonra 1911 yılında Libya’yı işgal edecek ve 1912 Uşi antlaşmasıyla
burayı Osmanlı Devletinden alacaktır.

Afrika’da Sömürgeciliğin Sonu
1945 yılına gelindiğinde birçok sömürge ülkeleri
bağımsızlıklarını kazanmışlardı. Bunun nedeni de, ikinci dünya
savaşında çeşitli Avrupa devletleri arasındaki savaşlar ve ulusların
özgürlüğü düşüncesiyle tanışarak ülkelerine dönmeleri veya Avrupa’da
eğitim görmüş kişilerin ülkelerine dönerek özgürlük bilincini geliştirmeleridir.